Prof. Dr. Haluk Çokuğraş: Aşılar ve Çocuk hakları

Aşılar; hastalıklara karşı bağışıklık sağlama amacı ile insan veya hayvan vücuduna verilen, zayıflatılmış mikroplar, ya da mikropların parçaları veya salgıları ile oluşturulan solüsyonlardır. Aşılar vücutta antikor üretimini uyararak bağışıklık sistemini spesifik bir hastalığa karşı güçlendirir. 

Aşılama bulaşıcı hastalıklara karşı korunmanın en etkili, en güvenilir yöntemlerinden biridir ve tüm tıbbi tedavilerden daha çok yaşam kurtarır. Aşılar kullanılmaya başlandığından beri birçok bulaşıcı hastalığın görülme sıklığı ve bu hastalıklardan kaynaklanan ölümler azalmış, hatta bazı bulaşıcı hastalıklar tarihe karışmıştır.

Bugün, 26 hastalık aşıyla önlenebilmektedir. Aşılar dünyanın her yanında, her yıl 3 milyon ölümü önlerken, 400 milyon yaşam yılını da kurtarmaktadır. Yılda 50 bin çocuğun hastalıklar nedeniyle sakat kalması bu aşılar sayesinde engellenebilmektedir. Aşı ile önlenebilen hastalıklar çocukluk dönemindeki hastalıkların önemli bir kısmını oluşturmakta olup çocuk felci, kızamık, hepatit B, difteri, tetanos ve boğmaca bu hastalıklardan sadece birkaçıdır. Bazı hastalıklar ise, yine aşılar sayesinde yeryüzünden tamamen silinmiştir. Nitekim çok tehlikeli bir hastalık olan çiçek hastalığı 1977 yılından itibaren dünyadan yok edilmiştir ve artık çiçek aşısı 1980 yılından beri uygulanmamaktadır. 18. yüzyılda 60 milyon insanın ölümüne sebep olmuş olan çiçek hastalığı, başarılı aşılama programı sayesinde tüm dünyada eradike edilmiş durumdadır. Yapılan tahminlere göre bu sayede 350 milyon yeni çiçek vakasının ve çiçek hastalığına bağlı 40 milyon ölümün önüne geçilmiştir.

Çiçek hastalığının yeryüzünden eradikasyonu ile elde edilen başarının ardından artık gözler aşıyla önlenebilir diğer hastalıklara dikilmiştir. Başarı ile yürütülen bağışıklama programları ile aşıyla önlenebilir diğer hastalıklarda da aynı sonuca ulaşabilmesi mümkün olacaktır. Aşılama çalışmalarında hedeflenen, kampanya şeklindeki aşılama programları ve yerel sağlık hizmetleri içindeki rutin aşı uygulamaları ile korunulabilir hastalıkların tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bu alandaki en önemli başarılardan birisi de çocuk felcinin dünyanın büyük bölümünde aşı sayesinde artık görülmemesidir. Bir zamanların korkulu rüyası olan ve 1988’de 350.000 çocuğun sakat kalmasına neden olan çocuk felcine ülkemizde artık rastlamıyoruz. Türkiye’deki son çocuk felci olgusu 26 Kasım 1998’de saptanmıştır. Sonunda ülkemiz 21 Haziran 2002’den itibaren DSÖ tarafından “Çocuk Felcinden Arınmış Ülke” sertifikası almıştır.

Bunların yanı sıra, aşılamadaki gelişmeler sonucunda artık ülkemizde difteriye de rastlamıyoruz. 

Yakın zamanlara dek Anadolu’da salgınlara ve çocuklar arasında büyük kırımlara yol açan, aynı zamanda bir çocuk doktoru olan şair Ceyhun Atuf Kansu’ya “Kızamık Ağıdı” nı yazdıran kızamık hastalığına karşı 2000li yılların başından beri yoğun bir aşılama kampanyası başlatılmış ve çok olumlu sonuçlar alınmıştır.

Ülkemizde kızamık vaka sayıları 2001’de 30 bin 509 iken, yıllar içerisinde giderek azalmış ve 2007’de 3, 2008 ve 2009’da 4, 2010’da 7 ve 2011’de de 111 olmuştur. 

Bütün bu olumlu gelişmelere karşın, ülkemiz, bulunduğu konumu ve çevremizdeki savaşlar nedeniyle artan insan hareketlerinden dolayı, importasyon (yurt dışı kaynaklı virüs) riski altındadır. Artan insan hareketlerine paralel olarak ülkemize de yurt dışından importe vakalar gelmekte ve bu vakalardan aşısız veya eksik aşılı kişiler etkilenerek, hasta olabilmektedir. Bu nedenle, özellikle kızamık, çocuk felci, hatta difteri açısından riskli bir ülke konumuna gelmiş bulunuyoruz.

Örneğin; 2012’de Romanya’dan gelen bir gruptan İstanbul’da kızamık bulaşı olmuş, daha sonraki süreçte bu vakalardan diğer iller de etkilenmiş ve 2012’de 349, 2013’te ise 7405 vakaya ulaşan bir artış ortaya çıkmıştır. Suriye’den gelen mülteciler arasında aşısız olanlar da kızamık hastalığına yakalanabilmektedir. 

Doğru aşılama kampanyaları ile 2014’ün başından itibaren vaka sayıları oldukça azalmış olup, 2014’te kızamık vaka sayısı 530 vakayla sınırlı kalmıştır. 2014’ün son üç aylık döneminde ise kızamık vakası bildirilmemiştir.

Meningokok mikrobuna bağlı hastalıklarının yerleşik olduğu Orta Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerine seyahat edilmesi de bu bölgelerden ülkemize menenjit etkenlerinin taşınmasına yol açmaktadır. Bu yüzden, insanların yoğun olarak birlikte olduğu Hac ve Umre gibi etkinliklerden sonra meningokok mikrobunun ülkemize taşınabileceğinden, Hac ve umre öncesi mutlaka aşı uygulanmalıdır.

Aşılamanın bilimsel olarak kanıtlanmış faydalarına karşın, maalesef günümüzde hala çocuklarını aşılatmayan ve onları aşı muafiyet formları doldurarak koruduğunu düşünen ebeveynler ve bunu destekleyen hekimler de mevcuttur. 

Örneğin toplumda bazı kesimler aşıların otizme yol açabileceğini düşündüğünden aşılanmayı reddetmektedir. Maalesef bu karşıtlık bazı hekimler tarafından da desteklenmektedir. Bundan dolayı da bir kısım aileler aşıdan kaçmaktadırlar. Oysa yapılan tüm çalışmalar aşılarla otizmin bir ilgisinin olmadığını göstermektedir. Öte yandan ülkemizde bazı aileler, aşı yapılmamasına rağmen hasta olmayan çocukları gördükleri için ve son dönemde yurtdışında da aşı karşıtı bazı kampanyaların gündeme gelmesi nedeniyle cesaretlenerek çocuklarını aşılatmaktan kaçınmaktadır.

Örneğin, aksi bilimsel olarak kanıtlanmış olmasına rağmen Hepatit B aşısının mültipl skleroza yol açtığına dair birkaç yayın nedeniyle, Fransa, Avrupa’da hepatit B aşısı yapılma oranı en düşük ülkelerden birisi olma özelliğini hala korumaktadır. 

Bu yolda biz hekimlere düşen görev, aileleri bilinçlendirmek ve aşılamanın faydalarını en güzel ve etkili şekilde onlara aktarmaktır. Biz çocuk hekimleri olarak Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği aşı takvimini destekliyor ve bu takvime yeni aşıların girmesini de arzu ediyor ve destekliyoruz. Ülkemizde sürdürülen aşılama çalışmaları son yıllarda gerçekten övünülecek bir düzeye ulaşmıştır; bu çalışmalara destek veren herkese ülkemiz çocukları adına teşekkür ederiz.

UNUTMAYALIM, ETKİN VE GÜVENİLİR AŞISI OLAN HASTALIKLARA KARŞI BAĞIŞIKLANMAK HER ÇOCUĞUN HAKKIDIR !

Prof. Dr. Haluk Çokuğraş

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi

Yorum bırakın