KARŞILIKSIZ SEVGİ

Küçücük bir can…Anne karnında hayat bulan ;aslında doğumla başlayıp,ölene kadar sürecek olan bir mucize!…Yüce Yaradan’ın bizlere hem en güzel hediyesi,hem en kuvvetli terbiyecisi…Anne veya baba…Her ikisi için de aşkın,sevginin,merhametin,acının ve sabrın sınanması…Minicik bedeniyle,küçücük yüreklere sığabilen devasa bir sevgi…Vazgeçilemez ve neredeyse paylaşılamaz bir tutku,bir bağımlılık… Tüm bunlar evlat sevgisini dillendirmede yine de yetersiz kalıyor.Çünkü bu sevgi anlatılamaz,yaşanır!…O evladın gözlerinde,küçük ellerinde,tatlı dillerinde hayat bulur…Yaşamın keşmekeşi içinde,sığınılacak bir … Okumaya devam et KARŞILIKSIZ SEVGİ

”arkadaş madem sağlığımızı düşünüyorsun, adam gibi icraat yap!”

Nasıl ki bizde her bakanlık, ilgili olduğu alanı “bitirmeye” çalışıyorsa (adalet bakanlığı-adalet, milli eğitim bakanlığı-öğrenciler ve öğretmenler, tarım ve orman bakanlığı-tarım ve ormanlar… liste gidiyor), sağlık bakanlığı da aynı şekilde sağlıkçıları ve sağlık sistemini bitirmek için “durmak yok, yola devam” mottosuyla organizasyona iştirak etmektedir hala. Yav kendi kendime diyorum, Sağlık Bakanlığı herhalde hayal dünyasında yaşıyor, hastanelerin mükemmel durumda olduğunu düşünüyor, vatandaşların en iyi şartlarda sağlık … Okumaya devam et ”arkadaş madem sağlığımızı düşünüyorsun, adam gibi icraat yap!”

Ötanazi bir hak olmalı mıdır..?

Son günler de sosyal medyada sık sık denk geldiğim, dünyada uzun zamandır süregelen bir tartışma konusu olan ÖTANAZİ hakkında yazmak istedim. Bütün tetkikler yapıldıktan sonra acıya dayanamayan hastaya, hayır sen bu acıyı çekeceksin diyebilir miyiz? Yoksa ötanazi hakkını kullanmasına izin mi vermeliyiz? Ağrılı ve ölümcül hastalıkları olan insanların durumu düşünülüğünde insanı ikilemde bırakan çok zor bir durum. Bir yandan tıbbın hergün gelişmesi ve bugün tedavisi olmayan bir … Okumaya devam et Ötanazi bir hak olmalı mıdır..?

David Eagleman Bize Beyni Anlatıyor

New York Times’ın ey iyi satanlar listesinde bulunan kitaplarıyla nörobilimci Dr. David Eagleman, Baylor Tıp Koleji’nde Nörobilim konusunda araştırmlar yaptığı bir laboratuvara sahip ve kendisi 14 Ekim 2015 tarihinde PBS’de beyin hakkında yayına girecek 6 bölümlük yeni  bir dizi hazırladı.  Eagleman ile onun laboratuvarında özellikle, şiddet, empati, teknoloji ve sağduyu ve 3000 yılında insanların neye benzeyebileceğine dair yaptığımız röportajı sizinle paylaşmak istiyoruz:  Bir santimetre küp … Okumaya devam et David Eagleman Bize Beyni Anlatıyor

Bir toplum için en tehlikeli durum, UNUTUYORUZ.!!

Yüzyılın en büyük depremlerinden birini yaşayıp, hala derme çatma evler yapmak, bilinçsiz yapılaşmak, depremin değil bilinçsizliğin öldürdüğünün farkına varamamak..yanar döner siyasetçilerin vaatlerine kanmak, geçmişten ders almamak, ilerleme için, gelişim için önce kendi yurttaşlarının refahını arttırmanın gerekli olduğunu kavrayamamak..her “değiştim” diyene inanmak, önemli olanın değişim değil gelişim olduğunu anlayamamak..yani, kısaca, balık hafızalı bir toplum olmak.. Bir toplum için en tehlikeli durum budur işte.! Evet! Bizim genlerimiz, … Okumaya devam et Bir toplum için en tehlikeli durum, UNUTUYORUZ.!!

Geç kalmış sayılmazsınız.!

Kurbanlarımızı kestik, etlerimizi dağıttık, aile büyüklerimizi ziyaret ettik. Ama bir de huzur evlerindeki büyüklerimizi ziyaret ettik mi ohh mis.. 50 60 yıl sonra belki bizde o ev’de olabiliriz kim bilir kader, ama oraya her insan gitmeli ömründe bir kez olsun gitmeli. Yaşlı insanlarımızın bizlere ihtiyaci var, yüzlerinde  ufak bir tebbesüm bırakmalıyız, yanlız değiller belki orada, ama mutluluğa ihtiyaçları var. Ayrıca dünyanın en güzel anlarından biri. Bir … Okumaya devam et Geç kalmış sayılmazsınız.!

Suçlu kim..!

Herkes kendi dünyasını kurmuş gidiyor. Baba televizyon başında haberleri seyrediyor. Anne diğer televizyonda dizilerini takip ediyor. Oğlan atari oyunda. Kız ise feysinde, tivitinde. Aynı çatı altında birbirimizden kopuk bir yaşantımız var. Dört insanın dört ayrı dünyası oluşmuş. Metroda, otobüste insanlarımız telefonlarını çıkarıp ya oyun oynuyorlar yada kulaklıklarını takıp müzik dinliyorlar. Yanımızdaki insan bir soru sorsa, konuşmak istese bizlere zulüm geliyor. Aslında kalabalıklar içinde yalnızları oynuyoruz. … Okumaya devam et Suçlu kim..!

Sen büyüdün diye harçlık vermeyen amcalara teyzelere sesleniyorum.!! ”Büyüdük de işe mi girdik hala öğrenciyiz”

Yıllar önceydi. Bayram günlerini iple çeker alacağım ufak miktarların peşine düşerdim. Elini öpmediğim akraba, konu komşu kalmazdı. Tabi bizden büyükler de vardı. Bir onlara verilen paraya bakar bir de bize verilene bakar “ulan bir büyüsem de bana da şu paralardan verseler” diye aklım sıra hayaller kurardım. Böyle böyle aylar yılları, bayramlar bayramları kovaladı. Fakat senelerin artmasıyla doğru orantılı olarak aldığım paranın miktarında bir artış söz … Okumaya devam et Sen büyüdün diye harçlık vermeyen amcalara teyzelere sesleniyorum.!! ”Büyüdük de işe mi girdik hala öğrenciyiz”

Kurban bayramı, et bayramı değildir.

Kurban bayramı, hayvan boğazlamak da değildir. Yok eğer sırat köprüsünde sırtına binmekse niyetiniz o koyun sizi taşıyamaz haberiniz olsun. Kıldan ince kılıçtan keskin bir bilinç lazım önce. Hayvanın eti daha soğumadan bir parçasını mangala yetiştirmek de değildir kurban. Tıka basa yiyip mide fesadı geçirmek, etçil hayvanların bile yapmadığı bir iştir zira. Kurban, sokaklarda dana kovalamak, şehri kan kokusuna boğmak ya da beş yaşında bir çocuğun … Okumaya devam et Kurban bayramı, et bayramı değildir.

İçimizdeki nefret..

Nefret, yaşadığımız şu çağda normal hale gelmiş bir eylemdir, halbuki anormaldir. Ama öyle içimize işlemiş ki kötülük, nefret, öfke, kin, kıskançlık; onları barındırdığımızın farkında bile değiliz, bilinçaltımızın en kuytu köşesine saklanmış bizi sinsice yönetiyorlar bu hain köpekler. Peki nasıl oluyor da yerleşiyor bu alçak deyyuslar bizim ruhumuza? İnsanın doğasında mı var nefret? Yoksa zamanla hayatı deneyimleyerek ve tecrübe kazanarak mı öğreniyoruz nefret etmeyi? Ya da … Okumaya devam et İçimizdeki nefret..