Kübler ROS modelini duydunuz mu?

Elisabeth Kübler Ross adında bir teyze, insanların travmatik bir hadiseyle, bir felaketle karşılaştığında yaşadıkları aşamaları “mâtemin beş safhası” (five stages of grief) modeliyle açıklamış, sırasıyla:

1. İnkar etme (denial). Önce görmezden gelmeye, inkar etmeye çalışmak.
2. Kızgınlık (anger). Sonra da kızıp, sövüp saymak.
3. Pazarlık (bargaining). Ardından durumu kabul edilebilir seviyeye çekmeye çalışmak.
4. Hüzünlenme (depression). Sonrasında hüzünlenip, depresyona girip, hiç bir şey yapmak istememek
5. Kabullenme (acceptance). En sonunda durumu hazmedip ve kabullenmek.

Şimdi sırasıyla ele alıp daha detaylı bir şekilde açıklamaya çalışayım..

Birinci asama: İnkar.. Bu aşamada “yok canım gerçek olamaz.. Hayır hayır” gibi saçma tepkiler verilir.. Bu aşama “yoksa?” düşüncesi ile aşılır ki ikinci aşamaya cumburlop dalınır.. Mesela televizyon bozuldu.. ilk aşamada açılıp kapatılır, kumanda’nın pilinin bittiği, elektriklerin olmadığı gibi işler düşünülür..

İkinci aşama: kızgınlık.. Sağ sol yıkılır, küçük dağlar devrilir.. “Neden ben?”,“bu hiç adil değil?” gibi şeyler söylenir ki kimisi bu noktada kalıp vampir olabilir.. Brad Stroker’in drakulası tamamen bu “kızgınlık” bölümüne inşaa edilmiştir.. Drakula’nın manitası Türkler tarafından öldürülünce bizimkisi “tanrım seni inkar ediyorum ve seninle savaşacağım” deyip gaza gelir.. Yine de televizyon’un garanti belgesi aranır, “ulan daha yeni aldık.. Niye böyle dandik şeyler yapıyorlar” diye kızılır, icabında kullanıcı servis hattı aranır.. Küfredilir..

İkinci aşamayı bir şekilde atlatan insanlar pazarlık evresine girerler.. “Sadece şunu yapayım”, “ulan maçı izleseydim bari ya off sonra bozulsaydı ya” falan der ki gariptir.. En dramatik bölümdür bu dışardaki şahıslar için.. Gözler yaşla dolar.. Ağlayanlar olur..

Dördüncü aşama mutsuzluk evresidir.. “Nasıl olsa izlemeyeceğim”,“nasıl olsa oldu artık”, “yapacak bir şey yok” gibi laflar en çok tercih edilenlerdendir.. Bir şey diyemezsiniz “saçmalama” dan gayri.. Zordur bu evre.. Baya uzun sürebilir.. Gerçek anlamda uzuuuuun sürebilir.. “Hep benim başıma geliyor bu işler ya.. Bi fener maçını izlettirmedi yarabbim bana” denebilir bu aşamada mesela.

Kabulleniş ise son aşamadır.. “Allahaısmarladık” kıvamında davranılır.. Acıklıdır ama yüreklendiricidir, garip bi hüzün çöker insanın üstüne.. Hepsi o. “Yarın yaptırcaz artık naapcaz” denir televizyon için..

İşte hepsi bu 🙂