GDO’lu Ürünler Hakkında Algıları Yıkacak Bir Monolog

GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) genetik mühendisliğinin ilgi alanına giren bir konu olup çeşitli metodlarla genetik şifresinde değişiklikler yapılarak birtakım özellikleri değiştirilen canlıları (hayvan, bitki, mikroorganizma vs.) ifade etmektedir. GDO teknolojisi, GDO’lu ürünler olarak medyada sıkça yer bulan, sağlığı tehdit ettiği gerekçesiyle ülkemizde büyük yankı uyandıran ve akabinde organik! tarım zırvalığını getiren bir konu halini de almıştır. Öncelikle her türlü canlı organizmanın organik olduğunu vurgulayarak bu denli bilimsel tabandan uzak bir yanılgıyı düzeltelim. Muhtevasında karbon, hidrojen ve oksijen bulunduran kimyasal yapılara organik olarak isimlendirilmektedir. Dolayısı ile bir ürünün GDO olması onun organik olmadığı anlamını taşımaz.

gdo-nedir

GDO üzerine birazdan bahsedeceğim konular gelişime ve bilime çelme takan ya da okumadan, sorgulamadan yalnızca magazine çanak tutan birilerini rahatsız edecek olsa da bir dünya vatandaşı olarak bunları dile getirmeyi bir ödev kabul ediyorum.

Yapılan tahminlere göre 2050 yılında dünya nüfusu 9 milyara ulaşacak ve bu nüfusun %85’i kentte yaşıyor hale gelecektir. Bu durum yeryüzünde su, beslenme, enerji gibi hayatsal gereksinimlerin kısıtlılığını peşi sıra sürükleyecektir. Doğru kullanılmadığı takdirde tüm bu kaynakların ve insanlığın sonunun kaçınılmaz olduğu öngörülmektedir. Nüfusta meydana gelen bu değişiklik ciddi bir beslenme sorununu doğuracak ve bunu su ve enerji kısıtlılığı takip edecektir. Çünkü bugün yeryüzündeki kullanılabilir su kaynaklarının üçte ikisi ve enerji kaynaklarının %65’i yalnızca gıda üretimi için sarf edilmektedir. Ortalama bir insanın gıda ihtiyacını karşılamak için 800.000 metrekare tarım arazisi işlenmektedir. 2050’de aynı miktar arazi ile 5 insan doyurulmaya çalışılacaktır ki bunun tercümesi kıtlık olarak tezahür eder. Yine bir porsiyon salata, bir dilim biftek, bir yumurta, bir patates kızartması ve bir bardak ayrandan oluşan bir menünün oluşturulabilmesi için tam 2000 litre (2 ton) su gerekmekte, örneğimize benzer bir menü ise dünyada sadece 1 saatte milyon adetle ölçülecek düzeyde tüketilmektedir. Aynı ihtiyacı karşılamak adına su kaynaklarımızı 35 sene içerisinde 3 katına çıkarmamız gerekirken, günümüz itibarı ile dünyanın en büyük su kaynaklarının yalnıza %10 doluluk oranına sahip olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız. Peki modern tarımla 1 kilogram buğday elde etmek için 14 litre mazot harcamak gerektiğini ve dünyamızın yalnızca 50 yıllık ihtiyacını karşılayacak petrol rezervinin kaldığını biliyor muydunuz?

Yukarıda verdiğim örnekler ışığında gelecekte hem temel ihtiyaçlarımızı karşılamanın hem de dünya ekonomi çemberinin içerisinde yer alabilmenin tek yolu su ve enerji kaynaklarını çoğaltamayacağımızı ele alırsak, verimliliği artırmaktan geçmektedir. Ve insanın doğası gereği buna gıda eldesinde verimlilikten başlamak durumundayız. Gıda eldesinde verimlilikten kasıt daha az su, daha az emek, daha az zaman ve daha az enerji ile daha fazla ürün elde etmektir. Bu da tarım ürünlerinin genetik kodları üzerinden gereksinimlerini değiştirmeyi, aynı zamanda sağlığı olumsuz etkilemeyecek şekilde tüketilebilirliğini sağlamayı zorunlu kılar. Sonuç itibarı ile neresinden tutarsanız tutunuz insanlık GDO’ya muhtaç hale gelmiştir ve bu mecburiyet gün geçtikçe kendini hissettirecek, çareler tükendiğinde ise geç kalınmış olacaktır.Bir de GDO üretiminde öncü ülkelere göz atmanızı tavsiye ederim.. Geleceği ile kaygı duyan ve buna dönük bilimsel çözümler üreten ülkeler olduğunu göreceksiniz. GDO üretiminde başı ABD, Hindistan ve Kanada’nın çekiyor olması hiç de tesadüf gibi görünmüyor…

fft16_mf849877

GDO üretimi ciddi bir altyapı, ciddi bilimsel özveri ve bu konuya güdümlenmiş devlet teşkilatlanmaları gerektirir. Sanıldığının aksine GDO teknolojisi ile üretilmiş ürünler insan sağlığına zararlı olmak zorunda değildir. Doğru bilimsel veri ve uzmanlar ışığında üretilen ürünler dünyaya yön veren ülkelerde güvenle tüketilmektedir. Ve maalesef, GDO’nun insan sağlığını tehdit ettiği gerekçeleriyle ana haber bülteni konusu edilip pazarda böcek ilaçlarıyla dolu zirai zehir haline gelmiş sebzelerin organik! gıda diye misli fiyatlarla halka yutturulması ise yalnızca yeniliklere, bilimden ürün elde etmeye, insanlığı kapitalizmin kanlı ellerinden korumaya kapılarını kapatmış ülkelerin sorunu olmayı sürdürmektedir. Bilime, bilim insanlarına, gelişmeye yapılacak yatırımlar ilerde ülke halkına ve tüm insanlığa misliyle karşılığını verecek, kapitalist sermayeyi korumak adına yapılan her hamle ise tarihe geri kalmışlık, maddi kayıplar ve işte asıl o zaman insan sağlığının tehdidi olarak yazılacaktır!

GDO tüketiminin sağlığı tehdit etmesi hususunda ise düşünülmesi gereken odur ki yavaş gelişen ve destek bulmayan tüm teknolojiler tehlikelidir. Altyapı ve destek sorunu itibarı ile GDO üretimindeki hataların görülmesi ve düzeltilmesi geciktikçe daha çok insan daha uzun süre bu sağlıksız şartlara maruz kalacaktır. Çözüm olarak GDO üretim teknolojisinin hız kazanması ve bir an evvel sağlıklı ve verimli gıda ürünleri üretilebilmesi için insanlık elinden gelen tüm çabayı göstermelidir.

Ülkemiz vatandaşlarını ve tüm yetkilileri çağın sorunu haline gelecek olan besin temini konusunda GDO üretim teknolojilerini geliştirmek adına batıl inançları bir kenara bırakmaya, bilimin ışığında yol alarak dünyanın nabzını tutmaya ve bu insanlık görevini yerine getirmeye davet ediyorum. Üniversite sınavından çıkan bir öğrenci genetik mühendisi olmak istediğini dile getirdiğinde ebeveynleri ve çevresi; ”bu mesleğin ülkemizde geleceği yok, yazık edersin kendine, aç kalırsın…” deme ihtiyacı hissetmediğinde bu iş oldu demektir!

Bilim ve sağlık dolu günler dilerim…

M.Erkan Emrahoğlu / Ankara Üni. Tıp Fak.
[email protected]

NOT: Kullanılan görseller Google/görseller’den alıntıdır.

Yorum bırakın