Zor dostum zor, tıpçı olmak çok zor!

Bir gün insanlar yanınıza gelip, yaptığınız işin kutsal olmadığını söyleyecek.. ‘’Nabaalım kendin seçtiğin Alla alla ben mi zorladım’’ diyecekler zorluğundan yakındığınızda..
Sizinle, içten içe hep bir kompleks yarışına girecekler.. (Onlar da isteseydi tıbba girerlerdi canım hem! )
Sizi b*kla sidikle uğraşmakla bile itham edecekler çok egolarını incittiğinizde..
Başlarda hepsiyle tartışacaksınız..
Sonra dahiliye gelecek, cerrahi gidecek.. (Bir bakmışsınız okulun sonuna gelmişsiniz.)
Cebinizde asistoliye karşı atropin iğneleriyle gezerken, düşüneceksiniz..
Neler neler yaşadınız şu okulda be..

Ne acılar, ne ağrılar, ne ameliyatlar..
Sizi kimse anlamayacak..
Kimse, yaptığınız işin farklılığını kabul etmeyecek..
Edenler de, ”iyi tamam insan hayatı da püf kime bu havan’’ diye güya sizin hakkınızı sezara verecek..

Fakat bitecek bu fakülte..
Gün gelecek, arkadaşın meslektaşın olacak..
Derslerde slaytlarda görmeye alıştığın o hipokratın heybetli ve gözleri çıkmış heykeli üstüne yemin edeceksin..
İlk defa birileri sana doktor hanım/bey diyecek..
Zamanın olmayacak, nöbetler bitmeyecek.. Hastalar ölecek..

An gelecek, insanlar gözünde et parçaları olacak..
Ellerin hematom palpe etmekten gerçek etin sıcaklığını unutacak.. stetini takıp kendi kalbinin sesiyle uyuyacaksın kimse bilmeyecek.. Komite önceleri giydiğin şıkıdım ayakkabılar ayaklarını vuracak.. Bağladığın kravat nefes almanı zorlaştıracak..

Senin adın artık çok mühim olmayacak..
Senden sırf tıpçısın diye tiksinenler bile, seni doktor olarak anacak..
Hastaları tedavi edeceksin kitaplarda yazan hastalıkları değil.. 70/60 tansiyon göreceksin, hb’nin 3 olup da hastanın nasıl ayakta durduğuna hayret edeceksin..
İnme merkezinde bir insanın ne kadar ağır olabileceğini göreceksin..
İnsanlar ağzından çıkan lafları kanun sayacak..

Öyle bir meslek yapacaksın ki sevgili tıp fakültesi öğrencisi senin karakterin olacak..
Elinde değil, o latince terimleri kullanacaksın..
Elinde değil, herkesi tıp eğitimiyle değerlendireceksin..

Bir bitsin dediğin senelere dönüp bakacaksın sonra..
Anatomi binasından geçerken, ilk önlük giyişini hatırlayıp ağlayacaksın hatta..

Geceleri uyku uyumayalı hayli olacak..
Uykunun asla çok derin olamayacağını eskisi gibi kabul edeceksin..
Nöbette de uyunur elbet de, o uykuyu ne sen sor ne ben söyleyeyim..
Rüyalarına entübe hastalar, damar yolu açmalar girecek hep..

Zamanla kimseyle konuşmayacaksın bunu..
Çektiklerini.. Tecrübelerini..
Çünkü herkes seni ”aman iyi ki de bi doktor’’ diye buldumcuk olmakla suçlayacak..
Dayak yiyeceksin, küfür duyacaksın, kavgaları ayıracaksın, her hastanın odaya girdiğinde sevgiyle elini tutacaksın, kıyafetler senin için manasız olacak..
Çıplak gördüğün hastaların hiç birisine (inanılmaz bir biçimde) hiç bir libido hissetmeyeceksin..

Sonra bir bakacaksın ki, sen tıp fakültesiyle var olmuşssun..
Evet tam da seni ezenlerin, seni suçladıkları gibi..
Senin meğersem tek hayatın tıp fakültesiymiş..
Onu çıkartsam, senden geriye dağınık parçalar kalırmış..
Sonra sobottalarını, yeniyetme bir tıpçıya emanet edeceksin..
Stetini, okul dolabında bırakacaksın ki senden sonraki öğrenci bulunup sevinsin..

Tıp fakültesini çok özleyeceksin minik tıpçı..
Bütün o uykusuz geceleri hatırlarken ağlayacaksın gizli gilzi.. Hipokrat yemini, bir tek senin içini ürpertecek..
O yüzden tadını çıkar..

Yorum bırakın