DOKTOR TARİFESİ

Bugün hiç ümidim olmasa da, sırf havasını solumak için, yüzde 120 zamla 220 liraya çıkarılan TUS sınavına başvurdum. Memur beye “böyle sınav fiyatı mı olur yav” deyince lafı yapıştırıverdi; “eee doktor tarifesi hocam” dedi..

Hakikaten de değişen dünyanın kolay kolay değişmeyen yargılarıyla, halkımızın doktora karşı oluşturduğu karmaşık davranış modelleriyle ve bitmek bilmez bir çok kazandığımız algısıyla meşakkatli bir hayat beni bekliyordu. Doktorsan araban iyi olmalıydı, salaş mekanlardan uzak durmalıydın, aynı gömleği temiz olsa bile üç gün giymemeliydin.. Yoksa aziz milletimizin seneler içinde kazandığı ayıplama mekanizmaları hemen devreye girer, senin pamuk ipliğine bağlı saygınlığını yerle yeksan ederdi. Paragöz sıfatını cimri ile perçinleyip arkandan doyasıya konuşabilirlerdi..

Memurun yaptığı esprideki tespiti yabana atmamalı aslında. Hayatın her alanında diğer tarifelerin yanında göremediğimiz bir “doktor tarifesi” var çünkü. Sadece maddi alışverişlerde değil; insanların bakışlarında, düşüncelerinde, yargılarında hep doktor tarifesine tabi tutuluyoruz. Doktor değil mi ödeyiversin ona dokunmaz diyoruz, selam vermeyince görmemiştir zannına değil kibirli herif yaftasına sarılıyoruz, hiç olmadı bir gün işim düşer diye hak etmese de iyi davranıyoruz… Doktor tarifesini her yerde hepimiz uyguluyoruz.

Bu tarife en çok döverken, söverken yahut öldürürken işliyor.. Çünkü bu doktorlar topyekün temiz bir dayağı hak ediyor; öyle değil mi? Korkudan ileri gelen bir saygıyla, kuyruk acısıyla, can kaygısıyla doktorun dayağı da farklı bir tarifeden, daha acımasız ve öldüresiye oluyor. Amaaan yine nerden geldim ben buralara bilmiyorum vallahi. Halbuki doldurduğum başvuru formundaki “berduşluğumu” anlatacaktım ben size. Mezun oluyorum ya, adres olarak dönüp dolaşıp yine babamların evini verdiğimden bahsedecektim. Hasretten, gurbetten ve sizi hep orada bekleyen aileden dem vuracaktım. 

Doktor tarifesinden affedin beni o halde. Şunun şurasında nisana ne kaldı… 

Serhat Uzman

Yorum bırakın