Nükleer Tıp Özellikle Kanser Tedavisinde Rehber Bir Bilim Dalı Haline Geldi

2016 Yılı Nükleer Tıp Kış Sempozyumu bu yıl 11-13 Kasım tarihlerinde Bursa’da gerçekleşti. Her yıl Türkiye Nükleer Tıp Derneği tarafından Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde düzenlenen yurdun dört bir yanından  Nükleer Tıp ve diğer branş doktorlarının yoğun ilgisi ve katılımı ile belirli konular üzerinde güncel bilimsel çalışmaların ve yeniliklerin ele alındığı sempozyum bu sene Bursa Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Sempozyum Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Fani Bozkurt sempozyum hakkında detaylı bilgiler verdi.

Nükleer Tıp son  yıllarda büyük değişim ve gelişim göstermiş olup özellikle multimodal görüntülemede ve teranostik yaklaşımda ön plana çıkan bir bilim dalı  haline gelmiştir. Temel Bilimlerdeki hızlı gelişimler ve bunların da Nükleer Tıp pratiğine ve kliniğine uygulanabilir hale gelmesi ve buna paralel yeni tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesi ile tüm dünyada Nükleer Tıp öne çıkan bir branş haline gelmiştir.

nukleer-tip-yeni-ajanlar

Bu yılki sempozyumda ‘Teranostik Yaklaşımlar ve Nükleer Tıp’ta Yeni Ufuklar’ temasının seçildiğini ifade eden Doç. Dr. Bozkurt, Teranostik Yaklaşım;  ortak bir hedef kullanılarak tanısal ve tedavi modalitelerinin geliştirilmesi ve uygulanması anlamına gelmekte olup;  seçilmiş hastalara son derece özgün radyoaktif işaretli ajanlar verilerek tedavi etkinliği yüksek, yan etkileri ise çok daha az, hedefe yönelik tedavilerin gerçekleştirildiği   nükleer tıp uygulamalarıdır , açıklamasında bulundu.

nukleer-tip-sempozyumu

Murat Fani Bozkurt teranostik yaklaşımda önemli uygulamalar gerçekleştirilen prostat kanseri için şunlara değindi : “Nükleer Tıp’ta  yeni uygulamaya giren özgün radyofarmasötik ajanlar ile tedaviye dirençli  prostat kanserinde hedefe yönelik görüntüleme ve  tedavilerle  başarı şansımız daha da arttı. Bildiğimiz gibi prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserdir. Nükleer Tıp’ta kullanılan PSMA (Prostat Spesifik Membran Antijeni) Ga-68 ile işaretlenerek tanısal görüntüleme, prostat kanseri olgularında hastalık yaygınlığı ve yeniden evreleme sağlamanın yanında diğer tedavi seçeneklerine yanıt vermeyen hastalarda Lu-177 ve Y-90 gibi radyoaktif maddelerle işaretlenen PSMA ile internal radyasyon tedavisi verilmesi sağlanmaktadır.. Bu sayede, daha yüksek radyasyon dozları ile  hedefe yönelik tedavi gerçekleştirilirken  normal dokuların alacağı zararlı ışınların minimal düzeyde kalması sağlanmış olmaktadır. Prostat Kanserinde uygulanan bu yöntem dünyada şu an ümit vaat edici hale gelmiş durumda, son bilimsel çalışmalar bunu gösteriyor. Tabi bu tedavi yaklaşımı seçilmiş hastalarda uygulanmakta ve multidisipliner bir çalışma gerektirmektedir. Ürologlar, Üroonkologlar ve Medikal Onkologlarla hasta seçimine karar verilip yapılan bu tanı tedavi yöntemleri ülkemizde de dünya ile eş zamanlı olarak başarı ile uygulanabilmektedir. “

Sempozyumun ana başlıklarından birinin de önemli bir sağlık sorunu olan Nöroendokrin Tümörler olduğunu belirten Bozkurt, bu konuda da şu açıklamalarda bulundu;  Nöroendokrin tümörler son yıllarda insidansı yani görülme sıklığı artan tümörlerdendir. Temel bilimlerdeki gelişmeler sayesinde bu tümörlerin biyolojisi ve davranışı günümüzde artık çok daha iyi biliyor. Patofizyolojik görüntüleme yapan bir branş olan Nükleer Tıp, Nöroendokrin tümörlerin hem tanısında, hem prognozunu belirlemede ve uygun tedavi seçeneklerinin seçiminde hem de tedaviye yanıtın izleminde önemli bir rol oynamaktadır. Bu uygulamalar tümöre özgü reseptörler radyoaktif maddelerle işaretlenerek Nükleer Tıp alanında kullanılan ve son yıllarda öne çıkan PET-BT cihazı sayesinde yapılmaktadır. Prostat kanserinde olduğu gibi nöroendokrin tümörlerde de internal radyoterapi yapma şansına sahibiz. Radyoaktif işaretli somatostatin reseptör ajanları kullanılarak uygun hasta grubunda başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Burda yine multidisipliner bir çalışma gerekliliğini vurgulamak gerekiyor.

nukleer-tip-dernegi

Nükleer Tıp’ta Yeni Ufuklar başlığı ile F-18- FDG haricinde Nükleer Tıp’ta kullanılmaya başlanan ve gelecek vaat eden radyofarmasötik ajanlarına da dikkat çeken sempozyum başkanı Doç. Dr. M. Fani Bozkurt, FDG’nin daha az başarılı olduğu bilinen tümörlerin de görüntülemesini sağlayacak olan Floro Timidin (FLT), DOPA , NaF, Kolin, MISO gibi farmasötikler F-18 ile işaretlenerek tümörlere başka metabolik yollardan da bakma ve görüntüleme imkanı sağlayarak tümörün davranış modelini belirlemede, tanı ve teşhiste öne çıkmaya başladı. Bu yeni ajanlar sadece Onkoloji’de değil Nöroloji’de ve Kardiyoloji’de de kullanım imkanı sağlıyor, dedi.

Son yıllarda kanserde immunoterapi ve biyolojik tedavilerin ön plana çıktığına değinen Bozkurt, bu sayede hastanın bağışıklık sisteminin güçlendirildiği, kendi vücudunun tümör ile savaşmasının sağlandığını belirtti. Nükleer Tıp bu yöntemlerin izlenmesinde yani tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde öne çıkan bir bölüm. İmmunoterapi şu an malign melanom, akciğer kanseri, böbrek kanserleri, kolon ve rektum kanserleri gibi kanserlerde başlıca uygulama alanı bulmuş durumdadır. Bu tedavilerle sağkalım yani hastaların beklenen yaşam süresi anlamlı ölçüde uzamaktadır.

Gelişen teknoloji ile birlikte Nükleer Tıp alanında hibrit görüntülemelerde de gelişmeler olmakta ve yeni görüntüleme cihazları üretilmektedir. SPECT- BT, PET-BT’nin yanı sıra PET-MR da ülkemizde başarı kullanılmaya başlandı. Nükleer Tıp bu görüntülemeler ile özellikle patofizyolojik görüntü elde edilmesini sağladığı için ön plana çıkan bir bölüm haline geldiğini vurgulayan Murat Fani Bozkurt, Türkiye’de Nükleer Tıp alanındaki gelişmelerin dünya ile paralel seyrettiğinin altını çizdi.

nukleer-tip

Mesleki sorunların da değinildiği sempozyumda özellikle Tıpta Uzmanlık Sınavı ‘nda (TUS) son yıllarda Nükleer Tıp asistan hekim kadrolarının çok azaltıldığı bunun sonucu birçok klinikte araştırma görevlisinin kalmadığına da değinen Hacettepe Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Fani Bozkurt, bu durumun kliniklerde sıkıntı yarattığını, yeni mezun doktorlara Nükleer Tıp branşı seçim olanağını zorlaştırdığını ve ileriye dönük akademik kadro alt yapısını da olumsuz etkileyebileceği endişesi yaşadığını ifade etti.

Türkiye’nin dört bir yanından sempozyuma gelen katılımcılarla hem sosyal hem bilimsel anlamda keyifli vakit geçirdiklerini dile getiren Murat Fani Bozkurt, Türkiye Nükleer Tıp Derneği bilimsel faaliyetlerinin  başarı ile sürdürülmesi için her zaman Dernek Yönetimi olarak büyük bir özveriyle çalışmalarına devam edeceklerini belirtti.

Ödüllü yarışmaların da yapıldığı Nükleer Tıp 2016 Kış Sempozyumu iki gün sürdü.

Haber: Uzm. Dr. Fatih BATI

dr-fatih-bati-dr-murat-fani-bozkurt

 

Yorum bırakın