Kronik böbrek hastalığında risk grupları

Kronik böbrek hastalığı, artık yaş farkı gözetmeksizin hepimizin karşılaşabileceği ciddi bir sağlık sorunu. Ve bu hastalıkta erken tanı, alternatif tedavi yöntemlerine imkan verebiliyor. Malatya Devlet Hastanesi Nefroloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr. Özkan Ulutaş konuyla ilgili bilgiler vererek, “Sistemik hastalığı olanlarda, böbrek hastalığını çok sık görüyoruz. Diyabet hastalığı olanlar, tansiyon hastalığı olanlar bizim için risk grubu teşkil eden hastalardır” dedi.

Böbrek hastalıklarının, toplumda sıklığı giderek artmakta olan hastalıklardan olduğunu söyleyen Ulutaş, “Özellikle sistemik hastalıklarla beraber, seyri çok sık karşımıza çıkmakta. Sistemik hastalıklar diyabet ve tansiyon hastalığı dediğimiz durumlardır. Böbrek hastalıkları açısından özellikle şekeri ve tansiyonu olan hastaların yılda en az bir kere, mümkünse altı ayda bir böbrek fonksiyonlarını kontrol ettirmeleri gerekiyor. Onun haricinde de, bunun için bazı önlemler almak gerekiyor” dedi. Genel sağlık önlemlerini sıralayan Ulutaş, “Diyetimizin tuzdan kısıtlı olması, hastaların su dengesinin iyi olması gerekiyor. Sistemik hastalığı olanlarda, böbrek hastalığını çok sık görüyoruz. Diyabet hastalığı olanlar, tansiyon hastalığı olanlar bizim için risk grubu teşkil eden hastalardır” şeklinde konuştu. 

HASTALARDA SİNSİ SEYREDİYOR

Kronik böbrek hastalığının 5 aşamadan oluştuğunu ve dördüncü aşamanın sonuna kadar, yani neredeyse diyaliz hastası oluncaya kadar, hastalarda sinsi seyrettiğini ifade eden Doç. Dr. Özkan Ulutaş, risk grubunu belirlemenin oldukça önemli olduğunu vurguladı. Ulutaş, “Tansiyon ve şeker hastalarının bu konuda dikkatli olmaları önemli. Bu hastaların böbrek fonksiyonları belli aralıklarla takip edilmeli. Genelde ürolojiye hitap eden taş hastalığı gibi hastalıklar haricinde yani ağrıyla karşımıza çıkan, ya da idrar yollarının iltihapları gibi durumlar haricinde böbrek ve idrar yollarıyla ilgili hastalıklar sinsi seyreder. Şans eseri herhangi bir doktora gittiğinizde ortaya çıkar veya diyabet, hipertansiyonu olan hastalar, bilinçli hastalar, takiplerine dikkat ediyorlarsa karşımıza çıkabiliyor“ diye konuştu.

ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ

Risk grubundaki hastaların en kısa sürede nefrolojiye başvurmalarının ve böbrek fonksiyonlarında gerileme olup olmadığını kontrol ettirmelerinin, tanının erken konması ve diyalize giden yolun uzatılması ya da diyalizden kurtulmak için ilk etapta önemli bir adım olacağının altını çizen Ulutaş, sıklıkla karşılaşılan böbrek taşı rahatsızlığıyla ilgili de bilgilendirdi. Taş hastalığının çocukluk çağında kronik böbrek hastası olmanın etkenlerinden biri olduğunu söyleyen Dr. Ulutaş, vücudun çok fazla taş üretmesinin  veya taş düşürmenin nefroloji alanına girmeyen rahatsızlıklar olduğunu, bunlara üroloji biriminin baktığını kaydetti. Ulutaş, “Kanala düşmüş bir taş, bizim nefroloji açısından acil bir durum teşkil etmektedir.  O taşın, bir an önce oradan çıkarılması gerekiyor. Kanalı tıkayan bir taş, 3 günle 2 hafta içinde düştüğü böbreğin kanalını tıkadıysa, o böbrekte kronik böbrek hastalığına sebep olabiliyor” ifadelerini kullandı.

DİYALİZ BİR SON MU?

Kronik böbrek hastalarının en çok endişelendiği konulardan biri olan diyaliz ve beraberinde getirdiği günlük yaşam ve sosyalliği olumsuz etkileme endişesi hakkında da önemli açıklamalar yapan Doç. Dr. Özkan Ulutaş, kronik böbrek hastalığının beşinci evreye gelmesi durumunda, hastalarda hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek naklinin alternatifler olarak var olduğunu belirtti.

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ’NDE YAPILIYOR

Nefroloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr. Özkan Ulutaş, “Hastaların artık böbreğin yapamadığı işlevi, bir şekilde yapmaları gerekiyor. Biz bunu diyaliz makineleriyle ya da karından sıvı vererek periton diyaliziyle yapıyoruz. Özellikle bizim burada, klinik sorumlusu olarak benim de başında bulunduğum nefrolojide yaptığımız şeylerden biri periton diyalizi. Karından diyaliz. Hastaların hastaneye gelmesine gerek kalmıyor. Karınlarına sıvı vererek, günlük yaşantısına devam ederek diyalizlerini yaptırabiliyorlar. Yine de en seçkin tedavi yöntemi böbrek naklidir. Böbrek nakli ise İnönü Üniversitesi’nde yapılıyor. Böbrek nakli için hastaların seçilmesi gerekiyor“ diye konuştu.

EN SEÇKİN TEDAVİ BÖBREK NAKLİ

Böbrek naklinde uygun dokunun bulunup, hastaya organ nakledilmesinin çok uzun bir zaman almadığını ifade eden Doç. Dr. Özkan Ulutaş, böbrek naklinin kadavradan ve canlıdan olmak üzere iki şekilde yapıldığını; Türkiye’de canlıdan böbrek naklinin yalnızca akrabalık bağı olanlar arasında yapılabildiğini söyledi.  Canlıdan yapılan böbrek naklinin seçkin tedavi olduğunu dile getiren Ulutaş, bu yöntemin özellikle genç ve sağlık yönünden çok sorunu olmayan hastalarda tercih edildiğini ifade etti.

YAŞ SINIRI VAR

Türkiye çapında böbrek nakli listelerinin oluşturulmuş durumda olduğunu, aciliyeti olan hastalara,  bir şekilde vefat etmiş insanların kadavralarından böbrek nakli yapıldığını söyleyen Ulutaş, kadavradan canlıya nakilde doku uyumu olup olmayacağıyla ilgili de konuşarak, “Hasta başvurduktan sonra uyumlu olup olmadığı, yaklaşık bir hafta içinde üniversite laboratuarlarında çıkan sonuçlarla hastaya bildiriliyor. 5 iş günü içinde bu işlem bitiyor ve artık ameliyat için tarih bekleniyor. Tabi buna nefrolojinin dahili olması çok önemli. Yani böbrek naklinde esas olan; hastanın takibini yapan, böbreğin takibini yapan nefrolojidir. Kadavradan nakiller ise çok acil durumlardır. Bu da saatler içinde, yani 24 saat içinde, bekleme listesindeki hastalardan seçilen bir hastaya böbrek nakledilir. İkisi de iyi seçenekler, ikisi de olabilecek seçenekler. Tabi bunu her hastada uygulayamıyoruz. Bunun için yaş sınırımız var. Hastanın kanser hastası olmaması,  çok ileri düzeyde kronik hastalığının olmaması, aktif bir enfeksiyonunun olmaması, ileri yaşta olmaması ve ameliyatı tolere edebilmesi lazım” şeklinde konuştu.

EN İYİ HEMODİYALİZ MERKEZİ

Diyaliz uygulaması ile ilgili de bilgiler aktaran Doç. Dr. Özkan Ulutaş “Diyalizi iki şekilde yapıyoruz. Hemodiyaliz; yani haftada 3 kere hastaneye gelinerek, hastanın diyalize girmesidir. Ve periton diyalizi; günde 4 kere hastanın batına yerleştirilen bir kateter aracılığıyla sıvı verip, bu şekilde diyalizini yapması şeklindedir. Şu anda Malatya Devlet Hastanesi’nin hemodiyaliz merkezi, bölgedeki en iyi hemodiyaliz merkezi. Ve herkesin tercih ettiği bir yer. Hastalara yetişemiyoruz, üçüncü seanslar açtık. Yani normalde günde iki seans hemodiyaliz yapılır, sabah ve öğlen seansı şeklindedir, 4’er saatlik iki seanstır. Biz burada hastalarımıza akşam seansı da, uyguluyoruz. Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri diyaliz merkezinde hastalarımızı tedavi ediyoruz. Bunun haricinde yoğun bakım hastalarında, diyalize erişimi sıkıntılı olan hastalarda ve diyaliz ihtiyacı olan hastalarda, acil hasta başı, hasta yatağındayken diyalize bağlanmasını sağlayan bir yöntemle halledebiliyoruz. Reanimasyonda yatan hastalar, entübe genel durumu bozuk, çok sıkıntılı durumdaki hastaların diyalizini de yatak başında yapıyoruz. Karından diyaliz, periton diyalizi için çok uygun bir alanımız var. Periton kateteri takılması işlemi sadece 15-20 dakika süren bir işlem. Bundan sonra hastanın diyalize, periton diyalizini öğrenmesi ve geçişi 1 hafta kadar süre alıyor. Sonra hasta kendi diyalizini kendisi yapabiliyor. Periton diyalizi neden önemli? Hasta konforu için önemli, sosyal hayattan kopmaması için önemli. Ayrıca böbrek nakli öncesinde, nakil beklerken, periton diyalizini tercih etmek hemodiyalize göre daha iyi bir yöntem “ dedi.

HİPERTANSİYON NEFROLOJİNİN ALANIDIR

Kronik böbrek hastalığı ve tedavi yöntemlerinin yanı sıra tansiyon ve şeker konusuna da değinen Uzman Dr. Özkan Ulutaş “Nefroloji olarak bizim baktığımız tek alan böbrek hastalığı değil. Hipertansiyon, hipertansiyonun tedavisi, bunlar da bizzat bizim alanımız. Bunun yanına transplantasyonu da ekleyebiliriz. Nefroloji açısından bakacak olursak, tansiyon hastasının yeri aslında nefrolojidir” dedi. Ulutaş; tansiyon ve şeker hastalarının risk grubunda olduğunu bir kez daha vurgulayarak, böbrek hastalığı şüphesi olan hastaların mutlaka nefrolojiye başvurmaları gerektiğini belirtti.

Yorum bırakın