Rahim nakli çözüm müdür?

Rahmin yapısal olarak  olmadığı ya da fonksiyonel olmadığı durumlara bağlı ( rahmin gebeliği taşıyamayacak durumda olması) kısırlık dünyada yaklaşık 1000 kadını etkileyen bir durumdur. Yapısal olarak rahmin doğuştan gelişemediği durumlar olduğu gibi bir hastalık ya da kanama sebebi ile alındığı durumlar da mevcuttur.  Gebeliğe elverişsiz durumun olduğu fonksiyonel rahim bozukluğu durumu ise rahmin içinin aşırı yapışık olduğu durumlarda ( Asherman Sendromu) ya da gebeliği etkileyen ciddi myom durumlarında ortaya çıkmaktadır.

Rahime bağlı kısırlığın başarılı bir tedavisi olmadığından bu hastalar evlat edinme ve taşıyıcı annelik yoluyla çocuk sahibi olmaktadır. Taşıyıcı annelik halihazırda dünyada bir çok ülkede yasaklanmış bir durumdur.

 

Rahim nakli diğer nakillerin aksine 4 kısımı ilgilendiren bir nakildir; alıcıyı,alıcı hastanın eşini, vericiyi ve ilerideki çocuğu etkileyebilecek bir işlemdir. Bu sayılanların hepsine olası riskler oluşturan bir prosedürdür.

Rahim nakli karışık bir operasyondur; medikal etkileri bir yana etik, ahlaki ve kültürel endişeler ve beklentilerde bu işlemi karmaşıklaştırmaktadır.

Buna yönelik olarak ilk tedavi girişimi; 2000 yılında Suudi Arabistan’da rahim nakli olarak yapılmıştır.  Yaşayan bir vericiden alınan rahim nakil edilmiş fakat kısa süre sonra gelişen ciddi enfeksiyonlar nedeniyle rahim geri alınmıştır.

2011’de Türkiye’de beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastadan alınan rahim, rahmi olmayan bir hastaya nakledilmiş ve ardından bir çok kez tedavi verilmiş. 2 gebelik elde edilmiş ve bunlarda düşük ile sonuçlanmıştır.

İsveç’te 2013-2014 yıllarında canlı vericiden 9 nakil operasyonu yapılmıştır. operasyon sonrası 4 ay içerisinde bir kadının rahmi ciddi tromboz (pıhtı atılması) nedeniyle geri alınmış, bir tanesinin de tedavi edilemeyen şiddetli enfeksiyonu gelişmesi üzerine geri alınmıştır.

Aynı zamanda vericiler için de riskler söz konusudur; Bir vericinin operasyon sırasında idrar yolları yaralanmış ve onarılmak zorunda kalmıştır. Bir vericide operasyondan günler sonra idrar yolları ile vagina arasında fistül denilen bir yol oluşmuş ve verici bu sebeple tedavi görmüştür.  Canlı verici ameliyatlarının uzun süresi uzadıkça ; vericinin anestezinin getirdiği risklere ve operasyondaki risklerle karşılaşma şansı daha fazladır.

Operasyon sonrası bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların verilmesi zaruridir. Burada önemli olan organ reddini engelleyecek aynı zamanda bu ilaçların ciddi yan etkilerinden korunacak dengeyi bulmaktır.

Rahim naklinde organ reddi diğer nakiller gibi kolay tespit edilemez. Çünkü bunu belirleyecek bir kan testi yoktur. Ciddi zarar gelişmedikçe klinik olarak da tanı konulamayabilir. Organ reddini rahim naklinde anlayabilmek için rahimden biyopsi almak gerekir.  Bu da tekrarlayan girişim demektir. Organ nakli olduğu için her nakilde olduğu gibi alıcının hayatını ciddi riske sokabilecek potansiyele sahiptir.

Diğer organ nakillerinde ve rahim naklinde kullanılan ilaçlar çocukta ciddi zararlar ortaya çıkarabilen ilaçlardır.  Aynı zamanda ciddi gebelik komplikasyonlarını da beraberinde getirmektedir; dış gebelik, düşük, gebelik zehirlenmesi ( preeklampsi), erken doğum, düşük doğum ağırlığı, ölü doğum ve yeni doğan döneminde ölüm.

Dünya da Rahim nakli ile gebelikleri tamamlanmış 8 bebek dünyaya geldi. Bunun kabul edilebilir bir tedavi biçimi olması için hala çok çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Bu 8 gebelikten bir kısmı gebelik zehirlenmesi ile erken doğan bebeklerden oluşmaktadır.

Alıcının gebeliğindeki komplikasyonlar ve bebeğin karşılaştığı riskler (bağışıklığı baskılayıcı ilaçların etkileri) açısından hala bir çözüm bulunamamıştır.

Rahmi olmayan hastaların çocuk sahibi olmaları için bir diğer yöntem; taşıyıcı anneliktir. Taşıyıcı annelik ile ilgili ayrıntılı bilgiye şuradan ulaşabilirsiniz

Rahim nakli çözüm müdür?” üzerine bir yorum

Yorum bırakın