Dr. İbrahim Ersoy, Sağlık Bakanı’na ‘Şiddet’i sordu!

Çok acil konuları sormak istiyorum. Birincisi, sağlıkta şiddet. Konuyla ilgili birtakım girişimler yapıldı, ancak sağlık çalışanlarının şu anda en fazla istediği şey, şiddet uygulayan kişinin en azından tutuklu olarak kalabilmesi. Hâkim ve savcılara bunun daha çok vurgulanması ile ilgili bir görüş talep ediyor sağlık çalışanları.

Bakan olduğum dönem boyunca ısrar ve inatla istediğim bir şey var. Sağlık çalışanına şiddet uygulayan veya sağlıkta çalışma ortamını bozan; işte camı pencereyi kıran, kapıya tekme atan vs. kişilere ilk yaptırım mutlaka gözaltı veya tutuklama olmalı. Yasal düzenleme olarak geçtiğimiz yıl savcı ve hâkimlere tutuklu yargılama düzenlemesini yaptık. Burada büyük oranda verilen kararlarda açıkçası bunu uyguladıklarını gördüğümde teşekkür ediyordum. Ama bu son Karabük’teki olayda saldırgan serbest bırakıldı, üzüldüm. Biz hekime, sağlık hizmeti sunanlara şiddet uygulayanlar mutlaka gözaltına alınmalı ve tutuklu yargılanmalı diyoruz. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızca onaylanarak yürürlüğe giren bu İç Güvenlik Yasası’yla ilgili İçişleri Bakanımızla görüşmelerden sonra, bir gözaltı olacaksa yanlış yapanlara, ısrarla bu sağlıkçıya şiddet uygulayanlara da olmalıdır, dedik. Sağlık alanında kişiye şiddet uygulamasa bile çalışma ortamını bozan, kıran, döken kişilere ki, kamu hizmeti yapıyoruz biz, ikincisi sağlık hizmeti veriyoruz. Polise 24 saate kadar gözaltı yetkisi verildi. Bütün bu tedbirlerin büyük oranda caydırıcı olmasını temenni ediyoruz. Diğer düzenlemeleri de yapıyoruz. Biz bir defa sağlık camiasında şiddete sıfır toleransla bakıyoruz. Her gün bir milyondan fazla hastaya hizmet veriyoruz. İşin zor tarafı, en az bir o kadar da refakatçiyi düşündüğümüzde, hastalardan daha sorunlu olan hasta yakınları ile uğraşıyoruz. Zor bir işi icra ediyoruz, 24 saat kesintisiz bir şekilde derde derman olmaya çalışıyoruz, bu mesleğin mensupları kesinlikle dünyanın neresinde olursa olsun,  ama ülkemizde daha meşakkatli, hep dert dinleyip sorun çözmeye çalışan, gecesi gündüzü olmayan bir mesleği icra ediyoruz. Ayrıca, kötü muameleye veya şiddete maruz kalmak bizi üzüyor.

Adalet Bakanlığı ile görüşüp bu konuyu savcı ve hâkimlere biraz daha dikkatli davranılması konusunda tavsiye olabilir mi?

Bakanımızla tabii önümüzdeki süreçte tekrar görüşüp yoğun bir çalışma yapılacaktır. Bu özellikle son yapılan çalışmalar bizi biraz daha umutlandırıyor. Ama binlerle, milyonla ifade ettiğimiz hizmet verdiğimiz insan var. Bunların içinde ölümle sonuçlanma, kusurlu, sakat kalma, ameliyat komplikasyonları sonucu yaşanan durumlar var. Bütün bunları topluma iyi anlatma gibi, toplumun bilincini artırma, iyiyi anlatma, algıyı yönetme gibi sorumluluğumuz, görevimiz de var. Kamuoyunu hekim ve sağlıkla ilgili bilinçlendirmek. Bu Bakanlık olarak bizim görevimiz. Kendisinin arzu ettiği şekilde değil, tıbbın imkânları ölçüsünde hareket ettiğimizi bilmesi lazım. Bir de medyadan duyarlılık bekliyoruz. Yapılan haberlerde, işte ameliyatta şu yanlış yapıldı,.. İşte, doğumda bebeğin başını koparttı vs. gibi verilen haberler… Kamuoyuna bu tür haberler verirseniz,  ortam duygusal, haberin verilme tarzı duygusal,.. Hani ateşe körükle gitmeyin, denir. Medyanın da ateşe körükle gitmemesini istiyoruz. Çünkü bunu cani bile yapmaz. Hekimi caniden de öte bir noktaya taşıyacak bir haber başlığı etik olabilir mi? Bu haberleri okuyan kamuoyunun hekime bakışında zedelenme olmaz mı? Her yıl 1 milyon 300 bin bebeğimiz doğuyor. Bunlarla ilgili zaman zaman tabii ki tıbbi komplikasyonlar olabiliyor. Sonuçta sorunlu bir alan bu. Bunların yüzde 100’ü hatasız, ideal olacak gibi bir iddiada da bulunulamaz. Bunun bedelini ödetirim, gibi bir yaklaşım sergilemeye de kimsenin hakkı yok. Her türlü hakkı arama yolu, şikâyet, hasta hakkı, hukuksal boyutu vs. açık. Ki biz bu konuda hasta hakları anlamında da çok mu ileri gittik, diye düşünecek noktaya gelmemeliyiz.

Kaynak

Yorum bırakın