Doğru tercih hayat kurtarır!!!

Tıp fakültesini kazandım, okulun ilk günü, ders anatomi..

Hoca geldi,  seçtiğimiz mesleğin anlam ve öneminden bahsettikten sonra bölümün zorluğunu anlatmaya başladı. Daha ilk günden içimizi karartmıştı yani.
5000 tane anatomik terim var bu yıl öğrenmeniz gereken dedi. Vücudumuzdaki 206 kemikle başlayacağız önce, sonra o kemiklerin üzerindeki çıkıntılar, girintiler, delikler, oluklar, kıyılar, köşeler… Sonra oralara tutunan kaslar, kasların tendonları.. Sonra atardamarlar, toplardamarlar var, sinirler var, onların geçtiği kanallar, delikler.. Daha o sırada kaçasım gelmişti sınıftan, o adamı dinlemek istemedim, dedim ki bu sadece bir ders, sadece anatomi, bir ders bu kadar uğraştıracaksa hepsiyle nasıl başa çıkılır..
Sonra hoca tahtaya musculus sternocleidomastoidus yazdı. Mesela öğrenmeniz gereken kaslardan birinin ismi bu. Bunun gibi 5000 terim daha var. İşiniz zor dedi. O tahtadaki yazıya baktıkça sınıfta panik arttı. Tamamen yabancısı olduğumuz kelimeler nasıl öğrenilir nasıl olur kara kara düşünmüştük.
Hoca o gün aklı sıra eğlendi tabi bizimle. Şimdi bende gülüyorum o halimize, alt tarafı anatomi diyorum, ama öyle değil işte, bilmeyene zor, kolay öğrenilmiyor koskoca vücudun her bir köşesi..

Bir gün “asistanların bile bilmediği bu burun kaslarını bize öğretmenizdeki amacınız neydi” diye sormuştum bir hocaya, yani bize neyi vermeyi amaçlıyorsunuz??.

Sosyallik, popülerlik, tarz, dış görünüş, aktif bir hayatın olup olmaması vs.. gibi önemli birçok konu varken bizi bu bir yığın ıvır zıvırla uğraşmak zorunda bırakmalarının hoşlarına giden garip, sadistçe ve benmerkezci bir tavrı vardı sanki. Sanıyorum ki zamanında kendisinin yaşamamış olduğu hayattan ötürü gelen bir ukte ve her seferinde bizi yetersiz bularak daha da zorlamalarının sebebinin zor şartlardan geçmelerinin onları gaddarlaştırmasıyla sonuçlandığını düşünüyorum.

Fakat özelleşen bu hastane politikaları, doktorların işçi statüsüne konularak devletiyle ve halkıyla olan “gönül bağının” aradan çıkarılması sonucu hala hayat kurtarmasının beklenilmesi, yapılan haksızlıklar, her hocanın gaddar ve sözlü sınavlardan çıktığında ağlayan kızların olduğu, şiddet, sosyal hayatın olmaması ve ciddi anlamda yerden bele kadar gelen notların tek tek ezberlenmesi ve sabahlamalar ve alttan ders alma gibi bir lüksün olmadığı gibi bu şartlarda en azından bu konuda hakkımızı savunuyor olmamızı, “sanıyor” olarak yorumlamayın.

Kısacası üniversite tercihlerinin yapıldığı şu günlerde diyeceğim şu: Yüreğinizin götürdüğü yere gidin. Okumak istediğiniz şeyi okuyun; sonuçta bu kendi tercihiniz, kendi hayatınız; başkalarının dolduruşuna gelip
“doktorlukta iyi para var ” gibi laflara kanıp asla tercih yapmayın.(Ben bu hataya düştüm. Aldığım puanın yüksek olması, ailemdekilerin tıp yazmalısın şeklindeki direktifleri ve galiba benim de birazcık havalara girmem yüzünden doğru tercih yapamadım. Dördüncü sınıfta bıraktım.)

-Dünyadaki hiç bir meslek, onun için en uygun aday tarafından yapılmadığı sürece, layıkı ile yapılmaz. Geride kalanlar sadece o mesleği yaptığı sanısı içinde ıkınıp durur.

 

Yorum bırakın