Tıp fakültesi serüvenleri serisi -2

Tıp fakültesi birinci sınıfı finalsiz (Sene içerisindeki notlarının ortalaması, fakülteden fakülteye değişmekle beraber, 80 ve üzeri olanların sene sonunda yapılan final sınavlarına girmeden bir üst sınıfa geçmeyi haketmesi),finalle veya bütle geçen öğrencinin başlıca iki hedefi vardır. Bunlardan birincisi ve de en önemlisi GÜNÜ GÜNÜNE DERS ÇALIŞMASI bir diğeri de FİNALSİZ GEÇME SEVDASI dır. Bu neredeyse her tıp öğrencisinin gönlünde yatan bir arzudur; ama ne yazık ki birçoğu için yine hayalde kalan bir arzu.

Bu arzusu doğrultusunda çabalayan öğrencinin önüne bazı engeller çıkar ve sürekli ister istemez (!) bir erteleme söz konusu olur. Zaman ilerledikçe de diğer arzusu olan FİNALSİZ GEÇME arzusu da bir hayale dönüşmeye başlar. Zamanında çalışılamayan konular birikmeye ve biriktikçe de öğrencide yılgınlık ve strese sebep olacağı için bu arzu kaybolur. Derken hedefler ve arzular bir başka komiteye ertelenir; ama ne yazık ki diğer komitelerde de değişen bir durum olmayacaktır.

İkinci sınıf, diğer sınıflardan farklı olarak pratiklerin daha yoğun olduğu bir sınıftır. Vücudun tanınmasını sağlayan ANATOMİ, işleyişinin öğrenilmesini sağlayan FİZYOLOJİ, hücre bazında görünümünü sağlayan HİSTOLOJİ derslerine ait pratikler öğrenci de güzel bir hava uyandırır. Ama maalesef ki sınav zamanı yaşanan uzun bir bekleyiş belli bir yerden sonra insanı bu pratiklerden de soğutmaya başlar. Çünkü pratik sınavları genellikle tek gün yapılır ve öğrenciler sırayla içeri davet edilir. Bir arkadaşımın sözleriyle KURBANLIK KOYUN gibi kapının önünde dizilir ve kesilme sıramızın gelmesini bekleriz. Burada bir anımdan bahsetmeden geçmeyeceğim :

Final zamanı… Teorik sınavdan önce pratik sınavları vardı. Ben de ilk olarak FİZYOLOJİ sınavına girecektim ve içeride 6 hocamız vardı. Her öğrenci bir hocaya düşüyor ve onun soracağı sorulara vereceğiniz cevaba göre puan alıyorsunuz. Puan dediğim öyle 50-60 puan değil,sadece 10 puan; ama o 10 puan final için ne kadar değerli anlatamam. Neyse ilk 6 öğrenci girdikten sonra içeri girecek diğer gruptaydım. 10 dk sonra bir arkadaş çıktı. Sordum sınav nasıldı, nasıl soruyor diye. 17 pratik var ve bu pratikler numaralandırılmış. Sonra iki ayrı kutuya numaralar atılmış ve kura yöntemiyle iki kağıt çekiyorsun ve çıkan numaralar hangi pratiğe aitse hoca seni ondan sözlü sınav yapıyor dedi. İyi güzelmiş dedim. Sana ne çıktı diye sorduğumda büyük bir telaş kapladı beni. İnsanda refleksler… Bu notu çalışmayı unutmuştum ve 5 dk sonra sıra bana gelecekti ve ne bu kadar kısa bir sürede bu notu çalışamazdım. Ben de bana çıkarsa hemen farklı bir numara çıkmış gibi söylerim ve bundan yırtarım diye düşündüm. Bir yandan da 17 pratikten onun çıkma ihtimali 1/17. Bu kadar düşük bir ihtimale sahip bir durumda o kadar sıkıntı yapmaya gerek yok dedim ve sıranın bana gelmesinden ötürü içeri geçtim. İçeri geçer geçmez tahtaya baktım ve insanda reflekslerin numarasına hemen bakayım dedim ve baktım. 11… Hocanın karşısına geçtim hadi çek kurayı deyince çektim ve 1 çıktı rahatladım. Çünkü basit bir pratikti. Sonra diğerini çektim ve 11. Bu kadar mı şanssızlık olur dedim ve ani bir heyecanlanma tuttu beni ve ağzımdan şöyle bir ifade çıktı. Onononononiki… Kekelemeye başladım haliyle ve hemen kağıdı katlayıp kutuya koydum. Ama yalan söylemek öyle mi ? Anında çarpıldım ve 12 nolu pratik de en zoru. İnsanda Solunum Fonksiyon Testleri (SFT). Karmaşık, ezberlenmesi zor bazı ifadelerin olduğu bir pratik. Neyse ilk soruyu sordu ve cevapladım. Sıra ikinci sorusundaydı; ama daha yeni başladık der gibi bana bir hastaya ait bir test verdi. Bana bu hastaya ait şu değerleri hesapla, olası tanısını söyle dedi. Ben daha kağıdı nasıl tutmam gerektiğini bile bilmiyorum. Derken bir şeyler gevelemeye başladım ve Allah’ın yardımıyla yarı puan da olsa o pratikten kurtuldum 🙂

İkinci sınıf genel itibari ile tıp fakültesinin en güzel sınıfı sayılabilir, en azından bu Dicle Üniversitesi için. O yüzden pek fazla bir şeylerden bahsetmeye gerek kalmıyor. Umarım bu yazımı da sıkılmadan okumuşsunuzdur 🙂

Hepinize çok teşekkür ediyorum okuduğunuz için.

Rakhaef KEFREN ( Dicle üniversitesi tıp fakültesi 5.sınıf öğrencisi )

Yorum bırakın