“SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK”TA SINIR TANIMAYAN DOKTORLAR

Sınır Tanımayan Doktorlar: 2015’te 3 bin 771 kişi göç sırasında Akdeniz’de yaşamını yitirirken, 1 milyon kişi Avrupa sınırlarında dikenli teller ve biber gazıyla karşılandı. Avrupa’daki gözaltı merkezlerindeki göçmen ve sığınmacıların yüzde 3.2’si ise intihar ve kendine zarar verme girişiminde bulundu.

İstanbul, 26 Şubat 2016 – Uluslararası tıbbi insani yardım kuruluşu Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Dünya Tabipler Birliği (WMA) tarafından İstanbul’da düzenlenen “Savaş, Göç ve Sağlık: Hekimler Ne Yapmalı?” başlıklı sempozyumda, Suriye Savaşı’nın tetiklediği göç olgusuna ve bu süreçte tıbbi/insani yardım konusunda yaşanan sıkıntılara dair çarpıcı bilgiler ve rakamlar paylaştı.

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) katkılarıyla gerçekleşen sempozyumun açılış konuşmacılarından biri olan MSF Yunanistan Medikal Destek Birimi Başkanı Dr. Apostolos Veizis, sunumunda Suriye Savaşı’nın beşinci yılında ve Ortadoğu’daki süregelen çatışmaların sonucunda mülteci ve sığınmacıların sayısındaki artışa, yaygın sağlık sorunlarına ve Avrupa göç ve karşılama politikalarının yarattığı insani ve sosyo-ekonomik sonuçlara dikkat çekti.

Mülteci krizi değil, insanlık onurunu yok eden bir karşılama krizi

2016 itibarıyla dünya çapında MSF’nin faaliyet gösterdiği 64 ülkenin 30’unda mülteci sorunu yaşandığını belirten Veizis, konuyla ilgili değerlendirmesinde özellikle Avrupa ülkelerine seslenerek şunları söyledi: “Bugün her ne kadar rakamlar üzerinden durumun vahametini ortaya koymaya çalışsak da, son zamanların en büyük insani krizlerinden birine gözlerimizi yumup sadece bu veriler üzerinden çözüm üretemeyiz. Çünkü en temel haklardan biri olan yasal ve güvenli geçiş talebinde bulunanlar insan, istatistik değil. Bu nedenle mültecilere kapılarını kapatan ülkeler, insanlıkdışı pratikler ortaya koymak yerine, bir an önce etkili ve insani çözümler geliştirmeli. Avrupa Birliği ülkeleri bunu ‘mülteci krizi’ olarak nitelendiriyor. Fakat bu bize göre insanlık onurunu ortadan kaldıran bir ‘karşılama krizi’ çünkü sadece Avrupa sınırlarındaki mülteci ve sığınmacıların yüzde 80’inin tıbbi sorunları, karşılama merkezlerindeki yetersiz şartlardan kaynaklanıyor. Hastalıkları biz yaratıyoruz. Bu ne kadar etik?”

Sınır Tanımayan Doktorlar’ın gözünden Avrupa sınırlarındaki göç dalgasını konu alan sunumda öne çıkan demografik veriler* şöyle:

  • 2015’te deniz yoluyla Yunanistan’a ulaşan toplam kişi sayısı 856.723 iken, bu rakam sadece 2016’nın ik iki ayında 100 bini geçti.
  • Akdeniz göç yolunu en çok kullanan uluslar arasında Suriyeliler yüzde 44 ile başı çekerken, Suriyelileri yüzde 29 ile Afganlar, yüzde 17 ile Iraklılar, yüzde 4 ile İranlılar ve ve yüzde 3 ile Pakistanlılar takip ediyor.
  • Yunanistan’a ulaşmayı başaranların yüzde 90’ı, dünyanın en çok göç veren ilk 10 ülkesinden geliyor.
  • 1 Ocak 2016’dan bu yana deniz yoluyla Yunanistan’a ulaşanların yüzde 37’si çocuk, yüzde 21’i kadın ve yüzde 42’si erkeklerden oluşuyor.
  • 2015’te MSF’nin Avrupa çapında tıbbi destek verdiği 100 binden fazla insanın yüzde 80’i ise, bombardımana, hayati risk taşıyan vakalara, ölüm tehditlerine ve devlet tarafından gördükleri şiddete bağlı olarak yerinden edilmiş kişilerden oluşuyor.
  • MSF’nin 2015’te Ege ve Akdeniz’deki arama-kurtarma operasyonlarıyla denizde boğulmaktan kurtardığı insan sayısı ise 20 binin üzerinde.

Gözaltı merkezlerinde “gözle görülmeyen ızdırap”
Gözaltıların Avrupa ülkeleri tarafından caydırma politikası olarak kullanıldığını belirten Veizis, “Sınırların rasgele açılıp kapatılması, karşılama koşullarının yetersiz kalması ve cebri geri gönderme uygulamaları, ülkelerindeki çatışma ve şiddet ortamından kaçarak hayatını kurtarmak isteyen milyonlarca insanın Avrupa sınırlarında belirsiz süreyle hapsolmasına neden oluyor. Bu süreçte insan kaçakçılarına umut bağlayan ve işgücü sömürüsünün nesnesi haline gelen sivillerin tüm zorlukları atlatarak gittikleri her yerde insanlık onuruna yakışmayacak şekilde muamele görmesi ve sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcılığa maruz kalması, hem fiziksel hem de ciddi psikolojik sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor” dedi.

MSF’nin “Invisible Suffering” adlı raporunda tanımladığıı “gözle görülmeyen ızdırap”, göç sırasında yaşanan travmaların bireylerin ruh sağlığı üzerindeki etkisini ve bu süreçte ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıkları ifade ediyor. Göç rotaları üzerinde psikososyal destek çalışmalarına büyük önem veren MSF’nin gözlemlerine göre, gözaltı merkezlerindeki şartlar ve muamele, mevcut psikolojik rahatsızlıkları artırdığı gibi, iyileşme sürecini yavaşlatarak psikolojik sıkıntıları derinleştiriyor.

2014 yılı sonuna kadar gözaltı merkezlerinde destek sunan MSF ekiplerinin saha çalışmalarından elde edilen bulgulara göre, Avrupa’daki gözaltı merkezlerinde tutulan kişilerin:

  • Yüzde 39’u sürekli kaygı, korku, panik, uyumsuzluk ve huzursuzluk,
  • Yüzde 31’i üzüntü, ilgisizlik, umutsuzluk ve intihara yatkınlık duygularıyla birlikte ağır depresyon,
  • Psikososyal destek alan yüzde 17.3 oranındaki hastaların yüzde 9.5’i ise, travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösteriyor.
  • İntihar ve kendine zarar verme girişiminde bulunanların oranı ise yüzde 3.2.

Gözaltı merkezlerinde en çok rastlanan fiziksel rahatsızlıklar ise, sırasıyla solunum yolu enfeksiyonları (yüzde 24.7), kas-iskelet ağrısı sendromları (yüzde 13.7), gastointestinal rahatsızlıklar (yüzde 14.7), cilt hastalıkları (yüzde 8.5), diş ve dişeti problemleri (yüzde 7.9). MSF doktorları tarafından konulan fiziksel rahatsızlık tanılarının yüzde 63’ü de, doğrudan ya da dolaylı olarak aşırı kalabalık, hijyen sorunu ve havasızlık gibi gözaltı merkezlerindeki ortam şartlarıyla bağlantılı. MSF, karşılama merkezlerinde de benzer yüzdelerle aynı sorunları görüyor.

MSF’nin rolü: Tarafsız ve bağımsız tıbbi insani yardım
Yunanistan’a ayak basan mülteci ve sığınmacılara ilk etapta sağlık taraması ve temel sağlık hizmeti veren MSF ekipleri, Avrupa’nın ve Yunanistan’ın farklı bölgelerindeki varış noktalarında ve sınır geçişlerinde gıda dışı insani yardım kitleri dağıtıyor, olası salgın hastalıkların önlenmesi için su ve sanitasyon altyapıları kuruyor. Bu bölgelerdeki kabul merkezlerini de ziyaret eden ekipler, yardıma en çok ihtiyacı olan kişi ve grupları belirleyerek onları gerekmesi halinde ikinci basamak sağlık kuruluşlarına yönlendiriyor. Cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete (SGBV) maruz kalan mülteci ve sığınmacılar ise, uzman MSF ekiplerinden danışmanlık hizmeti alabiliyor.

Daa ayrıntılı bilgi için Sınır Tanımayan Doktorlar’ın 2015 göç verilerini derlediği Obstacle Course to Europe raporunu inceleyebilir, öne çıkan başlıkları Avrupa Yolundaki Engeller başlığıyla hazırladığımız içerikte görebilirsiniz.


* Göç ile ilgili bahsi geçen demografik veriler, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Kış Operasyonları Birimi’nin 11 Şubat 2016 tarihli günlük raporundan alınmıştır.

Kaynak: Sınır Tanımayan Doktorlar

Yorum bırakın