Elini vicdanına koyup da söyle bakalım, sen yapar mıydın?

Kadın doğurdu doğuracak, yanında kadın dogumcu var ebe var. Her tür hazırlık yapılmış.

Ebe diyor ki bağırma sık dişini, bak doktor burada.

Kadın başlıyor seri halde küfüre..

Ebe diyor ki, bağırma vakti gelecek kurtulacaksın doktor burada..

Kadın bu sefer doktora saydırdıkça saydırıyor, küfürlerin ardı arkası kesilmiyor. Olmadı ben size göstereceğim diyor..

Gösteriyor da aslanım mecburi hizmet bölgesi insanı. Önlemi alınsa da normal doğumda çogumuz bok ve sidikle doğarız anamız gerçekten ağlarken. İşte bu doğum esnasında sancı çeken  ana, o anı o kadar acının içindeyken çok güzel yakalıyor, egilip avuçluyor güzelce sonra önünde oturan doktor hanımın suratıyla, göğsünün tam ortasına tezeği yapıştırıveriyor

Bu durum karşısında, o doktor  ne yaptı biliyor musunuz ?

Sadece güldü ve “önemi yok olur öyle, bebek sağlıklı şükür” dedi.

Elini vicdanına koyup da söyle, sen yapar mıydın?

Bayılmak numarası mı yoksa gerçek mi olduğu belli olmayan sinir krizinde hasta geliyor mecburi hizmet bölgesinde. O doktoru yok, bu doktoru yok, sadece pratisyen var, güvenlik ve hasta yakınları dahil kimse yardım etmiyor, deli kuvvetiyle doktor tek başına, başada çıkamıyor, ne bir hemşire ne bir hizmetli, el atın dediği herkes bakıyor, kadın çırpınıyor doktor da hastanın üstüne çıkıyor kontrol edebilmek için, güzeeelce işiyor hastamız, doktorun her yanına.  Hepatit var mıdır acaba?

Elini vicdanına koyup da söyle bakalım, sen yapar mıydın?

Adamın tepesine düz ovada yıldırım düşüyor ve “doğal olarak” ölüyor adam. Halk da bu duruma alışık defalarca başlarına gelmiş. Önce imamı çağırıyorlar sonra hastaneye götürecek bir araç bulana kadar adamı topraga gömüyorlar “elektrigini alsın” diye. Olabilir, hepimiz böyle saçmalıklar yapabiliriz. Sonunda hastaneye getiriyorlar, ama tahmin edebileceginiz gibi adam zaten ölmüş. Yıldırımı tek başına yiyip de canlı kalsa peygamber ilan edilirdi zaten. Doktora teslim ediyorlar, doktor yine de tüm prosedürü uyguluyor, sonunda adamın ölüm saatini okuyor ve hastane personeli diyor ki;

  “hocam siz odadan çıkmayın, mümkünse şurda bir yerde saklanın bu halk size saldırır, biz önce imamı içeri alıp ona anlatalım. Ha?

Bak doktor da öyle dedi ben de diyorum, hala okuyorsan sen de de.  Sonra imam geliyor, durum imama anlatılıyor, imam diyor ki, ben anlamıştım öldügünü zaten, ama bu dışardakiler senden bilir gidip ben anlatayım takdiri ilahi diye…

Elini vicdanına koyup da söyle bakalım, sen yapar mıydın?

Başka bir mecburi başka bir hizmet başka bir bölgesi; olay o kadar b*ktan ki burda uzun uzadıya anlatmaya değmez ama özeti, 15 yaşında dallama kız “erkek personel var igne yaptırmam, sen ve ben yalnız olacağız” doktora hocaları öyle öğretmemiş, öyle öğretilmemiş, illa ki yanında biri olacak mudehale ederken, e hemşire de yok, çekinme onlar bakmaz diyor doktor.

Neticesi; 2 saat sonra  il başkanı hastaneyi “basıp” şöyle diyor,  sen bu kimin kızı biliyor musun? Seni en ücradaki yere gönderirim.

Doktor diyor ki en ücradaki yerdeyiz zaten.

İl başkanı diyor ki “o zaman dagdaki en ücra köye gönderirim, pkk gelip seni alınca ne olacaksın bakalım.”

Doktor diyor ki “yöneten beni pkk ile mi tehdit ediyor? Ayrıca gönderirim dediginiz köy sizin kendi kayıtlı oldugunuz köyünüz, kendi köyünüzü sürgün yeri mi görüyorsunuz?” 

İl başkanı diyor ki “görürsün.”

Sonraki günlerde gerçekte hasta olmayan hastalar ve gerçekte hasta yakını olmayan hasta yakınları o güne kadar demezken o günden sonra sarı serum degil beyaz serum taktı gibi boktan sebeblerden “evini biliyoruz, seni biliyoruz, daga kaldırılman yakındır” tehditleri savuruyor fısıldayarak.

Elini vicdanına koyup da söyle bakalım, sen yapar mıydın?

Biz abisinden babasından hamile kalmış kızı, tecavüze ugramış çocugu, bebegi ya haberlerde duyarız yada en fazla burda kritigini yapar tartışmaya açarız. Bunların bazıları her hafta bir tanesini görüyor ve duyuyor ve muayene ediyor, şüpheleniyor, bazen de oturup dinliyor.

Elini vicdanına koyup da söyle bakalım, sen yapar mıydın?

Çocuk uzmanı önündeki çocuğa bakıyor, şikayeti nefes alamıyormuş. Doktor kontrol ediyor çocugun hiçbir şeyi yok, burnundaki tıkaç formunu almış sümükten başka.

Evet belki kibarca söylemiştir, belki de ayıdır doktor, bu ne lan,  çocugun burnunda sümük var demiştir orası bilinmez ama bunu insan içinde değil muayene odasında yaptığı bir gerçek.

Netice? Akşamüstü ana çocuk sağlığı çıkışı doktorun suratını boydan boya yarıyorlar. Ben seneler sonra gördüm o doktoru, o satır mı keser mi neyle yapıldığı belli olmayan yarığı şimdi hangi sümüklü silecek suratından?

Elini vicdanına koyup da söyle bakalım, sen yapar mıydın?

Bırak mecburi hizmeti allaasen, geçen sene doktorun biri İstanbul’un göbeğinde yine çırpınan hastayı kontrol etmek için k*çını yırtarken iğne battı, o la la.. Süprizzz.. Hasta aids miş kimse de söylememiş. 

Bırak mecburi hizmeti allaasen, geçen ay bir tanesi intihar etti bu doktorlardan. Hatta doktor oldukları için üçüncü sayfaya dahi çıkamıyorlar son bir senede intihar edenlerin sayısına baksan ağzın ayrılır.

Neden? Çünkü devlete sıra gelmedi hocaları sağ olsun.

Size hiç istifa et diye baskı yapıyorlar mı? Yada bırak bunu sen yapamazsın diye.. Pardon sormam hataydı, yapamazlar tabi ki de. Ama bu doktor ve doktor adaylarının  bazılarına sözlü tamamına da   psikolojik olarak yapıyorlar.

Allah’ın her günü hem de..

“Yapamazsın, edemezsin, hastayı öldürürsün, sen öldürdün, sen bitirdin, senden oldu, ölecek, salak, dur, yapma, bilmem kim senden daha iyi”, o bilmem kime gelince sıra, bu sefer “bilmem kim senden daha iyi”, isyan olursa ona da cevap var, “biz hepimiz böyle gördük yapamıyorsan defol git”.

Elini vicdanına koyup da söyle bakalım, sen yapabilir miydin?

Tüm emeğini, çalışmanı bırak diyorlar, bırak git paran varsa kuruyemişci aç yada ne yaparsan yap. Senelerini şu pencereden at çünkü biz öyle diyoruz.

Allah’tan bir çoğu dayanıyor da ağzına edecek, arkalarından atıp tutacak doktorlar bulabiliyoruz.

Ben bugün bedensel sıvılarından bazılarını agzından çıkarmak zorunda olan bir hasta gördüm ve ben doktor değilim, ama en azından hastanın başında (stresten insanlıktan çıkmış olsa da) bir doktor vardı.

Kaportacı sanıyorsunuz doktoru. Vursun düzeltsin, vursun düzeltsin. Arada kendine vursun kendini de düzeltsin.

Devlet de öyle sanıyor.

Ama keşke öyle olsaydı, git bakalım bir kaportacıya doktordan sorduğun hesabı ona sorabilecek misin? 

Tabibler odası denilen  güruha da selam olsun.

Aidatlarını düzenli ve zorunlu olarak aldığınız bu insanların arkasında durmadığınız için  de helal olsun.

Balo düzenleyin.

Hiç bir yayın kuruluşuna da bunları anlatmayın olur mu?

Hak edilmiş diplomalarına el koyanlara selam olsun.

Mecburi hizmet bitene kadar vasıfsız eleman olarak sayın onları.

Vatanın her yanı vatan dogru, ama balolar hep İstanbul da Ankara da..

Neyse, kapıda hasta yakını buz gibi sesle bırak ölsün diyordu, (gözümle gördüm, kulağımla duydum) içerde ki  doktor ise k*çını yırtıyor “teyze ölmesin, ölme teyze, teyze ölme” bir iki bir iki “teyze ölme”. Öldü teyze, o gün nöbetteki hala öğrenci sayılan 2 doktor üzüldü, haberi alan yakınlarını yakinen gördüm zira. 1 Tanesi öldü öldü diye telefonda gülerek duyuru yaptı. Ama insanlık halidir neler oluyor bilinmez yargılamamak lazım. Ama doktorlar yargılanabilir. 6 Sene yada hadi uzman olsunlar 6+4 yada 6+5 sene eşittir “sıfır” olabilir.

Yorum bırakın