Bir sağlıkçının maruz kaldığı riskler..!

Yaygın görüşe göre sağlıkçılar hastalanmazlar. Bu durum öyle kabul görmüş ki, devlet tarafından sağlık kurumlarında çalışanların sağlığı ile ilgili etkili bir düzenlemeden bahsedilemez.

Sağlıkta dönüşüm adı verilen talanla birlikte sağlıkçıların çalışma riskleri belirgin biçimde artmıştır. Karşılaştıkları en önemli üç mesleki risk incelendiğinde Hepatit B, AIDS gibi bulaşıcı enfeksiyonlar birinci sırada, radyasyon etkisine maruz kalma ikinci sırada, şiddetle karşılama riskinin üçüncü sırada olduğu tespit edilmiştir. Hemşirelerin karşılaştıkları mesleki risklerin başında ıslak kaygan zeminde düşme, çarpma, burkulmaya bağlı yaralanmalar, kesici delici alet yaralanması, kas iskelet sistemi yaralanması, iğne batması, kan ve vücut sıvılarıyla maruziyetler gelmektedir.

Sağlık çalışanları açısından tehdit oluşturan enfeksiyon etkenleri iki ana grupta toplanabilir. Birinci grup kan ve kanlı vücut sıvıları ile temas sonucu (açık yaradan, dokulardan veya iğne batması ile ciltten) bulaşan etkenlerdir. Otuz civarında mikroorganizma bu yolla bulaşabilirse de en önemlileri Hepatit B, Hepatit C ve HIV virüsleridir. İkinci grupta yer alan etkenler damlacık ve damlacık çekirdeği olarak hastalar tarafından salınan solunum salgılarıyla bulaşırlar: Nezle, grip, tüberküloz, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği bu gruptadır.

Tükenmişlik sendromu sağlık çalışanlarında çok yaygındır. Çalışma koşullarının fiziksel ve duygusal bitkinlik yaratması, kişinin mesleğinden kopması, çalışma arkadaşlarına ve işine karşı olumsuz tutumlar geliştirmesidir. Tükenmişlik sendromu içerisinde olan bir kişi kendisini çaresiz hisseder, daha kolay öfkelenir, hayattan keyif alamaz, hayal kırıklığı yaşar ve benlik saygısında düşme olur. Örgütsel olarak çalışanı güçlendirmek, görev tanımlarını belirlemek ve emekçilerin kararlara katılımı gibi bir dizi koşulları iyileştirmek gerekir. Kapitalizm içerisinde çok zor olan bu çözümler başlı başına düzen değişikliğinin konusudur.

Bezdiri (mobbing), istenmeyen kişilerin yaptığı işi değersizleştirmek, dolaylı veya doğrudan işi yapanın kendisini değersiz hale getirmektir. Yani kişiye, mesleki şiddet uygulanarak, işinde huzursuz ve mutsuz olması sağlanır. Sağlık alanının en önemli bileşeni olan eczacılar ve acil sağlık hizmeti çalışanları ise kör şiddetin hedefi konumundadırlar. Siyasi iktidar bilinçli olarak çeşitli vesilelerle halkla, sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirerek siyasi güç ve rant elde etmek istemektedir.

Ayrıca diş teknisyenlerinde pnömokonyoz adı verilen mesleki akciğer hastalıkları görülür, patronlar tarafından meslek hastalığı süreçleri işletilmez. Asbest hastanelerdeki borular, binalardaki çelik altyapı, ısı izolasyon materyalleri ve zırhlamada kullanıldığında, sağlık çalışanları için yine risk oluşturmaktadır. Radyasyon ile çalışan sağlıkçılar ise mesleki ışınlanma yoluyla radyasyon riski ile karşı karşıyadır. Tüm dünyada radyasyona maruz kalan yaklaşık 2,3 milyon sağlık çalışanı bulunmaktadır.

Modern tıbbın en gözden uzak odaları ameliyathanelerdir ve yoğun iş riskleri altında onlarca sağlık emekçisini barındırırlar. Hasta sağlığının ve yaşamının teraziye konulduğu ameliyathane koşullarında sürekli çalışmak zorunda olan anestezi çalışanları, koşulların yetersizliğini bedenleri ve ruhsal güçleriyle telafi etmeye çalışmaktadır. Anestezi çalışanları haftada genelde 50 saatin üzerinde çalışmakta ve yüzde 15 oranında anestezi çalışanı için bu çalışma süresi 60 saat üzerine çıkmaktadır. Çalışmanın kapalı, karanlık ve havalandırmanın yetersiz olduğu ortamda gerçekleşmesi ile gerek anestezi çalışanı gerekse de hasta açısından risk artmaktadır.

Anestezi çalışanları medyanın gündemine yüksek doz ilaç etkisiyle ölümleri söz konusu olduğunda gelebilmektedir. Günlük düzenli öğle tatili ve dinlenme arası vermeden çalışılıyor ve yasal izin haklarını tam olarak kullanamıyorlar. Yoğun radyasyon altında çalışmalarına rağmen radyasyon maruziyetine bağlı yasal haklara da ne yazık ki sahip değiller. Cerrahi müdahale alanlarının genelde sağlık kurumlarının zemin katlarında olması sonucu çalışma ve dinlenme alanları gün ışığından uzak, kapalı bir ortam durumundadır. Anestezi çalışanları böylesi bir ortamda uzun-yorucu bir çalışmanın yanı sıra, anestezik gazlar, radyasyon, uygunsuz ergonomik koşullar ve gürültü ile çalışmak zorunda kalmaktadır.

Kaynak : Haber sol

Yorum bırakın