Serebral Palsi tedavisinde en önemli etken (5 Ekim Dünya Serebral Palsi Günü)

Ülkemizde her bin bebekten 5’inde görülen ve bir beyin hasarı olarak açıklanabilecek Serebral Palsi, en çok kaslardaki hareket kısıtlaması olan ‘spastisite’ye yol açıyor. Özellikle prematüre bebekler yüksek risk grubunda ancak erken dönemde fark edildiğinde büyük oranda iyileşme sağlanabiliyor.

Beyin dokusunda kalıcı hasarlar bırakan Serebral Palsi, hamilelikte, doğum sırasında veya yenidoğan döneminde gelişebiliyor.

Annedeki enfeksiyonların bebeğin beyin dokusuna ulaşması, bebek anne rahminde iken gelişen damar tıkanmaları ve beyin kanamaları, Serebral Palsi’nin hamilelikteki nedenlerinden bazılarını oluşturuyor.

Çocuk Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Memet Özek, ülkemizde en sık görülen nedenin; doğum sırasında bebeğin yeterli oksijen alamamasından kaynaklandığını açıklıyor: “Mor doğmuş ya da doğum sırasında kordon dolanmış bebekler ile doğar doğmaz ağlayamayan bebeklerin beyin dokularına yeterince oksijen gitmediğinden beyinde hasar bırakır. Doğum sonrası yenidoğan dönemindeki sıkıntılar ise, menenjit başta olmak üzere, sıklıkla bebeğin geçirdiği enfeksiyonlardır.”

BEBEĞİN HAREKETLERİ ELE VERİYOR

Serebral Palsi, erken dönemde (0-9 ay) ilgili anne baba tarafından fark edilebiliyor ve çocuğun doğal hareketlerindeki farklılıktan anlaşılabiliyor.

Prof. Dr. Memet Özek, farklılığın iki şekilde ortaya çıkabileceğini söylüyor: “Bebekte ya ‘hipotoni’ dediğimiz kol ve bacak hareketleri çok sınırlıdır veya pelte gibidir ya da ‘spastisite’ adı verilen kas kıvamındaki sertlik dolayısıyla hareketleri kısıtlıdır. Beyin dokusu uzuvlara hareketleri istediği yumuşaklıkta yaptıramaz.”

Bebeğin gelişiminin geç kalması da hastalık konusunda sinyal veriyor. Örneğin bir bebek, 3’üncü ayın sonunda başını kontrol edemiyorsa, 5-6 aylıkken destekli, 7-8 aylıkken desteksiz oturamıyorsa şüphelenilmeli.

PREMATÜRE BEBEKLER RİSK ALTINDA

Serabral Palside, diğer birçok hastalıkta olduğu gibi erken tanı ve tedavinin öneminin altını çizen Prof. Özek, ciddi risk altındaki bebeklerde kuvözde dahi rehabilitasyona başladıklarını dile getiriyor. Bir bebek özellikle 30 haftadan erken doğmuşsa, erken doğumda beyin kanaması geçirmişse Serebral Palsi görülme ihtimali yüksek. O yüzden bu bebeklerin olası bir hasta gibi ele alınması gerekir” diyor.

Tanı koyabilmek için bebeklerin beyin MR’larının çekilmesi gerektiğini ifade eden Özek, hiç vakit kaybetmeden, çok erken dönemde rehabilitasyon çalışmalarına başlanmasının önemini ise, şu sözlerle anlatıyor:

“Henüz büyüyen ve gelişen bir bebekte Serebral palsi nedeniyle beyindeki bazı hücreler ölmüşse, onun çevresindeki hücrelere ölenlerin görevi öğretilebiliyor ve buna ‘Nöroplastisite’ adı veriliyor. Bu da ancak, çok erken rehabilitasyon uygulamaları başlarsa gerçekleşebiliyor.”

AMELİYATA NE ZAMAN KARAR VERİLMELİ?

Spastisite tanısı konan bebeklerde tedavi, fizyoterapiyle başlıyor. Eğer spastisite hafif ise, fizik tedaviyle aşılabiliyor. Burada önemli olan şey; fizik tedavinin her gün düzenli olarak yapılması. Bu durumda başka bir tedaviye ihtiyaç duymadan sorun çözülebiliyor. Ancak hastanın bu sıkıntısının sadece rehabilitasyonla çözülemeyeceği inancı doğarsa, cerrahi seçenekler devreye giriyor.

Prof. Dr. Özek’e göre; spastisiteyi çözmek için gereken cerrahi girişimlerde geç kalınmadan uygulanmalı: “Spastisite cerrahisi 3-6 yaştan sonrasına bırakılmamalı. Çok ereken ve gereksiz ortopedik girişimlerden 7-8 yaşından önce kaçınılmalı.”
Başka bir deyişle; eğer zamanında tedavi yapılmazsa, çocuk büyüdükçe spastitite de daha büyük bir sıkıntıya dönüşüyor. Sürekli kendini kasan spastik kas, yaş ilerledikçe uzamazken, kemikler doğal olarak uzuyor. Bu nedenle spastik bir çocuğun hareketlerindeki kısıtlama ne yazık ki, boyu uzadıkça artıyor.

ETİKETLER

Yorum bırakın