Hekimlikte hiçbir şey yapmama sanatı

Bir kaç sene önce, 12 aylık bir erkek çocuğu öksürük şikayeti ile gelmiş ve ilgilenmiştim. Bana gelene kadar, iki gün içerisinden 3 farklı doktor tarafından muayene edilmişti. İlk olarak, pediatristi tarafından muayene edilmişti. Pediatrist anneye ”sadece bir virus” olduğunu ve semptomlarının kendi kendine geçip gideceğini söylemiş. Anne tabi bu cevaptan memnun kalmamış olacak ki, pediatristin muayenehanesinden çıkar çıkmaz bir acil kliniğine başvurmuş. Burada çocuğunun pnömoni(zatürre)sinin olduğunu söylemiş, oğluna antibiyotik başlanmış. Ertesi gün, çocuk daha fazla öksürünce, anne bu sefer farklı bir acile başvurmuş. Burada ikinci bir antibiyotik daha başlanmış.

Üçüncü gün, anne, çocuğu benim çalıştığım çocuk acil bölümüne getirdi. İki antibiyotik almasına rağmen, çocuğunun öksürüğünün kötüleştiğinden endişe duyduğunu ifade etti.Her şeyden fazla, pediatristinin ”hiçbir şey” yapmamasından şikayetçi olduğunu ifade ediyordu.

Çocuğu muayene ettim, hikayesi ve fizik muayenesi ”bronşiolit” ( daha çok çocuklarda görülen, viruslerin neden olduğu, sık bir solunum yolu enfeksiyonu, gerçekten de kendi kendine geçiyor!!) diye bağırıyordu. İlk üç gün çocuğun kötüleşmesi, tamamen benim bu hastalıktan beklediğim şeydi. Bunun ötesinde, çocukta başlamış olan ishalin nedeni, büyük olasılıkla kullandığı antibiyotiklerdi.

Çocuğun durumu hafifti. Yemesi düzgün ve soluk alışverişi normaldi- sadece çok öksürüyor ve etrafa bol bol tükürük saçıyordu. En son tedavi rehberlerine göre, çocuğun ihtiyacı olan gerçekten de hiçbir şey yapmamaktı – belki sadece nazal suction ve belki bir de nemlendirici uygulanabilirdi. Sonuç olarak, anneye durumu açıklayabildim, çocuğunun antibiyotik kullanmadan iyi olacağını söyledim (belki daha da iyi). Ertesi güne pediatrsitinden bir randevu ayarlamasını söyledim. Bu zaman aldı. ‘Hiçbir şey yapmamak’ -ve yeterince bir şeyler yapmak- kolay değildi.

Gerçekte hiçbir şey yapmamak biraz çalışma gerektirir. Doktor eğer ”hiçbir şey yapmama”yı seçmişse; hastayı dinlemiştir, ilgili detayları düşünmüştür, bir fizik muayene yapmıştır. Sonuca ulaştığında illa test yapacağı ya da tedavi vereceği garantisini vermez. Bir çok vakada ”hiçbir şey yapmama” en doğru yaklaşımdır. Bu vakalarda daha çok şey yapmak, hastayı sıkıntıya sokabilir, gereksiz test ve tedaviler almasına neden olabilir ( benim hastamda ki ishal gibi- belki daha kötüsü de olabilir, ilaca karşı gelişebilecek hayatı tehlikeye sokacak bir allerjik reaksiyon da olabilir.)

Mesleğimi değersizleştirme riskine girerek söylemem gereken şey, pediatristlere görünen hastaların çoğu, biz olmadan da iyi olacağıdır. Bunu ilk keşfettiğimde, hayal kırıklığına uğramıştım. Fakat daha sonra bunun pediatristlerin gereksiz olduğu anlamına gelmediğini farkettim. Tam tersine, bir pediatrisitn en önemli sorumluluklarından biri, ebeveynleri normal olan ve hafif anormal olan durumlar için ikna etmektir.

Aileye bu güvenceyi vermek, daha ciddi olabilecek durumlar hakkında, daha fazla bilgi sahibi olmayı gerektirir. Basit olarak anlatmam gerekirse, kusan bir çocukta; viral bir enfeksiyon olabileceği gibi, kafa yaralanması, barsak tıkanıklığı veya yeni başlangıçlı diyabet olabilir (bunların dışında da bir çok şey olabilir tabi). Ateş kendi kendine sınırlı bir enfeksiyondan kaynaklanabileceği gibi, çok ciddi bir enfeksiyondan da kaynaklanabilir.

”Hiçbir şey yapmama” bazen sık görülen ve karmaşık durumlar arasındaki ince farklılıkların farkına varmayı, bize gerçekte ihtiyacı olanlar ile olmayanları birbirinden ayırmamızı içerir.

Bazen de bize, hastayı eve gönderecek yeterli güveni verir. Çünkü biliriz ki hatalı olmanın sonuçları felaketle sonuçlanabilir.

Acile başvuran ve kendileri veya çocukları için tıbbi bakım isteyen hastaların çoğu, test yapılmasını veya tedavi verilmesini ister. Sonuçta, kendileri hiçbir şey yapmamanın yeterli olduğunu düşünseler, çoğu evde kalırdı. İnsanları testlere veya tedavi verilmesine ihtiyacı olmadığına ikna etmek, nedenlerini açıklamak, reçete yazmaktan daha fazla zaman gerektiriyor. Bugün bir çok klinisyen, zaman kısıtlılığından veya hasta memnuniyeti endişesinden dolayı, aşırı tanı ve aşırı tedavi uygulamak zorunda kalıyor.

Hastanın her istediği şeyi veren doktor; ya çok bilgili hastalara sahiptir ya da tıp bilgisi zayıf bir doktordur.

”Önce Zarar Verme!” kuralı, sıklıkla hiçbir şey yapmama anlamına gelir.

Yerinde olan ”hiçbir şey yapmama”, ”bu sadece bir virus” demekten çok daha fazla anlama gelir.

Bu deneyim, güven ve iletişim gerektirir. Eğer doktor zaten aile ya da hasta ile güven temelli bir ilişki geliştirdiyse durum daha da kolaylaşır. Doktor, özellikle çocuklarla çalışıyorsa; doğru teşhis için yeterli bilgiye sahip olmak zorundadır ( veya en korkutucu olanı dışlamak için yeterli bilgiye sahip omalıdır).Bu çocukluk çağı hastalıkları ile ilgili yeterli eğitimi alması ve deneyimi olmasını gerektirir.

Teşhis aileye, anlayabilecekleri şekilde açıklanmalıdır. Aile, ne beklemeleri gerektiğini, ne gibi değişiklikler olması durumunda endişe etmeleri gerektiğini öğrenmelidir ve tedavi bitiminden neden ‘hiçbir şey yapılmadığını” anlamış olmalıdır.

İdeal olan sonuç, doktorlarının hiçbir şey yapmayacak kadar onlara değer verdiği için minettar olmalarıdır..

Hekimlikte hiçbir şey yapmama sanatı” üzerine bir yorum

  1. viral üsyede neler yapılabilir nasıl kötüleşir nasıl iyileşir ateş nası düşürülür, çocuk nasıl rahatlatılır, hastalık kaç gün sürecek, güzelce anlatıp antibiyotik yazmayınca, o anne babanın yüzündeki minnettarlık ve rahatlama gerçekten benim için çok şey ifade ediyor, mesleki olarak tatmin oluyorum ve işimi yaptığım için mutlu oluyorum, sonra güvenlik geliyor ve hocam kapıda kırk hasta birikti kavga çıkacak diyince eski sefil hayatıma geri dönüyorum, vicdan sadece bu yazıyı yazan arkadaşda yok, hepimizde var

    Beğen

Yorum bırakın