Kanser Tanı ve Tedavisinde Akıllı Moleküller ve Nükleer Tıp

Türkiye Nükleer Tıp Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Zehra Özcan, başta ABD de olmak üzere bazı ülkelerde Ekim ayının ilk haftasının “Nükleer Tıp Haftası”olarak kutlandığını ifade etti. Bu haftanın Nükleer Tıp farkındalığını artırmak, yeni gelişmeleri tüm sağlık camiası ve toplumla paylaşmak için önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan Dr. Özcan ile yapılan söyleşide şu noktalara dikkat çekildi.

Nükleer Tıp’ta Akıllı Molekül Dönemi

Kanserin erken ve etkin tedavisinde akıllı radyoaktif molekülleri kullanan Nükleer Tıp alanında son günlerde büyük ilerlemeler kaydedilmektedir. Akıllı moleküllerle hedef tümör hücrelerinin çok küçük boyutlarda yakalanması ve son teknoloji ürünü olan gelişmiş Hibrit görüntüleme sistemleri, Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) ve kombine cihazlar ile bunların gösterilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu akıllı moleküllerin tedavi edici izotoplarla işaretlenmesi ve tümör hücresini hedefleyen “Teranostik” yaklaşım, Nükleer Tıp ve kanser tedavisine büyük ivme kazandırmıştır.

Ülkemiz Nükleer Tıbbını temsil eden ve kuruluşu 1975’e dayanan Türkiye Nükleer Tıp Derneği bu alanda faaliyet gösteren Nükleer Tıp uzmanlarının mesleki ve bilimsel çatı derneğidir. Kanser hastalarına tanı ve tedavi hizmeti sunmak için tüm Onkoloji çalışanları ile birlikte büyük emek yoğun bir gayret içindedir.

Ülkemiz, Nükleer Tıp alanında başta PET, PET/BT ve PET/MR olmak üzere kanser tanı ve değerlendirilmesinde yapılan yatırımlar ile olağanüstü katkılar sağlamıştır. Ülkemizde nükleer tıp alanında teknolojik alt yapı yanında radyoaktif bileşiklerin üretiminde geldiği seviye bazı Avrupa ülkelerinden önde, teknolojik alt yapı anlamında da dünya standartlarındadır. Sağlık Bakanlığı ve SGK nezdinde yapılan çalışmalar bu hususların idari makamlar da tarafından kabul gördüğünü işaret etmektedir. Kanserin erken tanı ve tedavisi için bilimsel verileri gözeten ulusal politikaların oluşturulmasında çok gayret sarf edilmektedir. Bu çerçevede özellikle geçtiğimiz günlerde TAEK tarafından kısa yarı ömürlü radyoizotop üretiminin ülkemizde yapılması için atılan adım, bu ürünlerin sağlık alanında daha verimli kullanılmasını sağlayacak, dışa bağımlılığı azaltacak ve aynı zamanda araştırma faaliyetlerine destek olacak çok memnuniyet verici bir gelişmedir.

İleri evre Prostat kanserinde tanı ve tedavide yenilikler

Pek çok kanser türünün erken tanısı ve tedavisi için ilerlemeler yaşanırken özellikle Prostat kanserinde, ileri evre olgularda hastalığın seyrini etkileyebilecek başarılı etkin birçok Nükleer Tıp tedavi yaklaşımı pratik uygulamaya girmiş bulunmaktadır.

Prostat kanserinde, prostata özgü moleküllerin (prostat spesifik membran antijen, PSMA)  radyoaktif galyum 68 ile işaretlenerek tümör sahasını,  metastazlarını  ya da çevre dokudaki yayılımını PET görüntülemek ve erken dönemde yakalamak mümkündür. Bu yöntemin en önemli avantajı, sadece prostat dokusunu yakalayan özgün bir antijene sahip olması, böylece sadece hedef tümör hücresini işaretleyip, tümör sahasını ve metastazlarını göstermesidir. Aynı molekülün tedavi özelliği de vardır. Bir başka radyoizotop olan Lutesyum-177 işaretlenen bu akıllı molekül, PSMA, günümüzde ileri evre prostat kanseri tedavisinde giderek daha yaygın kullanılır hale gelmiştir.

NÜKLEER TIP’IN AKILLI MOLEKÜLLERİ KANSER TANI VE TEDAVİSİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR

Yeni bir başka gelişme de Nükleer Tıpta, alfa ışınımı yapan Radyum-223 gibi radyoizotopların tedavi edici özellikleri ile klinik kullanıma girmiş olmasıdır.  İleri evre, kemik metastazları olan prostat kanserlerinde etkin olarak kullanılmaktadır. Kemik metastazlarının yaygın olduğu ileri evre diğer kanser olgularında de tedavi etkinliği, ağrı kontrolü sağlayan Radyum-223 ve benzeri yeni radyoizotopların kapıda olduğunu söyleyebiliriz.

Meme kanserinde yenilikler

Meme kanserinin tanısında sık kullanılan ultrason, mamografi veya MR gibi yöntemlerin şüpheli kaldığı durumlarda, meme dokusuna odaklanan, oldukça küçük boyutlu tümör odaklarının yakalanmasını mümkün kılan PET görüntüleme (PEM; Pozitron Emisyon Mamografi) sistemleri kullanılmaya başlamıştır. Diğer tetkiklere yardımcı olarak tümör tanısının daha hassas şekilde yapılamasını sağlayacak PEM dışında başka gelişmeler de söz konusudur. Tanı ve tedavi etkinliğine ışık tutan radyoaktif işaretli hormon reseptörleri gibi yeni akıllı moleküller meme kanserine karşı verilen mücadeleye önemli katkı sağlayacaktır.

Teranostik prensibe dayanan bu gelişmelerin ilerleyen dönemlerde diğer kanser türleri için de yaygınlaşması beklenmektedir. Özellikle kemoterapi veya radyoterapiye rağmen ilerleyen kanserlerin tedavisinde ön plana çıkmaktadır. Onkolojide kullanılan diğer tedavilere göre yan etkileri daha az, sağlam dokularda hasar oluşturmadan sadece tümör sahasını hedefleyen bu uygulamalar gelecekte daha da öncelik kazanacaktır. Bu nedenle ülkemizde Nükleer Onkolojide tanı ve tedavide teranostik uygulamalara önderlik edecek bilimsel alt yapıyı güçlendirecek bir çalışma grubumuzu Türkiye Nükleer Tıp Derneğimiz bünyesinde oluşturduğumuzu vurgulamak istiyoruz.

 

Son olarak, Prof. Dr. Zehra Özcan, Nükleer Tıp camiasını temsilen yaptığı açıklamada, etkinliği kanıtlanmış ve tüm dünyada kullanılan yeni radyoizotopların,  ülkemizde de kullanılır hale gelmesi için azami gayret içinde olduklarını ifade etti. Sağlık Bakanlığı, SGK ve TAEK nezdinde bu gelişmelerin desteklenmesinin önemine dikkat çeken Özcan, Nükleer Tıpta üretim, eğitim, bilim faaliyetleri ile sağlık hizmetlerini geliştirmek üzere resmi kurumlarla, Onkoloji alanında faaliyet gösteren tüm meslektaşlarımız ve Uzmanlık Denekleriyle işbirliğinin öncelikleri olduğunun altını çizdi.

Yorum bırakın