Bir Tıp Öğrencisinin Duygularıyla “17 Nisan”

17 Nisan 2012… Bir hiç uğruna,  aşık bir eşin, hayırlı bir evladın, başarılı bir doktorun canice öldürülüşünün tarihi… Olayın vahşi canisi ise sözde dedesini çok sevdiği için ölümüne dayanamayan ama gerçekte dedesinin emekli maaşının ölümü ile kesilmesi sonucu sinirlenip hıncını dedesini bundan aylar önce ameliyat etmiş olan doktorundan çıkaran bir yaratık…

Aradan geçen 3 yıla rağmen hala hatırlıyoruz Dr. Ersin Arslan olayını. Evet bir “olay” diyorum, bir cinayet bir vahşet demek istiyor ama karşımda sadece üzeri kapatılmış bir gerçek görüp üzülerek susuyorum. Mesleğini bir kenara bıraksak sırf görevini yerine getirdi diye katledilen bir kamu görevlisi var bir yanda, mesleğini göz önüne aldığımızda ise zorlu eğitim sürecini aşmış sonunda hayatını düzene sokmuş ama bir hasta yakını tarafından öldürülmüş bir doktorumuz, bir abimiz, bir canımız var karşımızda.

Çok uzak bir olay gibi geliyor bizlere belki. Belki de “Yetkililerin bile olaydan sonra yapmış olduğu tek hamle Av. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’nin adını Dr. Ersin Arslan Devlet Hastanesi olarak değiştirmek iken Ersin Arslan hakkında yazmak sana mı kaldı?” diyorsunuz şu an içinizden. Ne yazık ki sizlere cevabım “Evet.” olacak. Bu konu hakkında yazmalıyım. Çünkü aslında vicdan sahibi olan herkesin olduğu gibi ben de bu işin içindeyim. Belki de sizlerden farklı bir boyut ile.

Ben Gaziantepliyim ve şu anda da doktor olmak için gecesini gündüzüne katan gençliğini heba ve feda eden bir tıp öğrencisiyim, ben bu olayın gerçekleştiği hastanede yıllarca çalışmış bir doktorun kızıyım. Bizim Gaziantep’teki maceramız babamın o zamanlar adı Av. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi olan hastaneden Kocaeli İzmit Seka Devlet Hastanesi’ne tayin istemesi ile ufak bir kesintiye uğradı. Biz Gaziantep’ten ayrılırken rahmetli Ersin Arslan hastanede göreve başladı. Küçüklüğümden beri babamı ziyarete gittiğimde elini tutarak huzurla gezdiğim o hastane koridorlarında yürüdü, hastalarıyla konuştu, nöbetlerde koşturdu. O tayin döneminde bir sorun çıksaydı belki benim babam da olacaktı o lanet olayda Ersin Arslan’ın yanında. Belki de bundan aylar önce kanser tanısı koyduğu bir hastasının yakını tarafından darp edilen benim babam olacaktı o hastanede. Şu an garipseyip burun kıvırmak yerine bir düşünün, bu ülkede neredeyse her ailede bir doktor mevcuttur, onu düşünün şimdi. Belki de sizin o biricik akrabanız, abiniz, ablanız olacaktı o gün orada. Siz huzurla uyurken, mesai bitince gelecek diye beklerken, bir hasta yakını sırf sinirini atacak bir şey bulamadığı için gelip öldürecekti o en kıymetlinizi. O yüzden Ersin Arslan’ı hepimiz sahiplenmeliyiz, unutmamalıyız unutturmamalıyız.

İşte böyle kıydılar Ersin Arslan’a. Yakınımıza, bizden birine, bize…

İnsanların hayatını kurtarmak için kendi gençliğini, ömrünü ortaya koyan doktorlarımız darp ediliyor, öldürülüyor bu ülkede. Birbirlerine karşı bitmeyen bir nefret, anlaşılamayan bir öfke ile dolu olan insanlarımız, kendi hayatlarını kurtaracak doktorlara saldırıyorlar. Eskiden doktora giderken özenle giyinip hazırlanan insanlarken şimdi muayene esnasında kapıyı bile çalmadan doktorun odasına girip emir veren bir millet olduk biz.

Eğitime saygı yok, emeğe saygı yok, insana saygı yok… Ölüm var, darp var, şiddet var, hakaret var artık bu meslekte. Hayatını kurtarmak için yemin ettiğin insanlar tarafından öldürülmek var artık…

Ama unuttukları bir şey daha var. Emek var, istek var, saygı var, mesleğini sevmek var.

İşte bu yüzden O KENDİNİ BİLMEZLERE RAĞMEN BU MESLEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ VE İNSANIMIZA HİZMET ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ.

Huzur içinde uyu Ersin Arslan…

Betül AYARECİ
https://twitter.com/Betulayareci

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi

sağlıkta şiddet sona ersin

Bir Tıp Öğrencisinin Duygularıyla “17 Nisan”” üzerine bir yorum

Yorum bırakın