HEKİME Mİ ÖSYM’YE Mİ ŞİDDET?

Sağlıkta şiddet artıyor, sağlıkta şiddet had safhada…

Her yeni güne bu manşetlerle uyanır olduk. Peki ne oldu da önceden yerlere göklere sığdırılamayan bu mesleğin erbapları, bir anda ülkemizin bir numaralı düşmanları oluverdi? Bize verilmiş en kıymetli, en güzel hediye hayatımız iken, hayatımızın koruyucusu bu ellere bu düşmanlık neden?

Büyüklerimizden doktora saygıyı gördük, öğrendik biz. Üniversite sınavını geç doğru dürüst bir eğitim sistemi bile yokken, imkansızlıklar içinde bir yolunu bulup okuyabilen hem de tıp okuyabilen insana saygı sonsuzdu haliyle. Şimdi ise üniversiteye girebilmek için lise eğitimini bitirmek yetmiyor. Geçen gün yolda yürürken bir lisenin ders çıkışına denk geldim. Ellerinde ders kitapları, soru bankaları ile bugün çözmesi gereken soru sayısı hakkında konuşan bir gencin konuşmalarına kulak misafiri oldum. O an çevremdeki lise öğrencilerinin sınav telaşı bir gerçeği görmemi sağladı. Gençliğinin en güzel yıllarını çalışarak geçiren gençlerimiz vermiş oldukları emeğin karşılığını alamadığı bir sınava tabi tutuluyor. Katılım fazla, herkes okuyor, herkes üniversiteye girebilmek için uğraşıyor. Bu da haliyle büyük bir rekabete yol açıyor. Özellikle lisenin son yılında bir yarış atı misali koşturulan çocuklarımızın bu çabaları aileleri tarafından görülüyor, yürekler burkuluyor.
Eee ana yüreği dayanır mı evladının uykusuzluğuna, yorgunluğuna. Peki sonuç ne? Daha çok ya da daha sistematik çalışanların daha üstlerde olduğu bir liste çıkıyor karşılarına. Katılım 2 milyon, tıp fakültesi kazanabilmek için girmeniz gereken sıralama 10-15 bin. Ben asla kontenjan arttırılsın demiyorum, önceki yazılarımı okuduysanız bu durumdan bir hayli rahatsız olduğumu anlarsınız zaten. Ben diyorum ki sağlıkta şiddetin temelinde tam da bu ince çizgi var işte.

Günlerce, aylarca belki de yıllarca ben doktor olacağım diye çalışan, didinen gençler belki de hayattan ilk darbelerini alıyorlar bu sistem sayesinde. Ya durumu kabulleniyor ya sınava bir sene daha hazırlanıyorlar. Öyle böyle derken zaman geçiyor. Çocuğunun emeğinin karşılığını alamadığını düşünen bir baba hastaneye geldiğinde, sisteme olan
nefretini doktora yansıtıyor. Hani doktorlarımız kutsaldı ve saygıyı hak ediyordu.  Ama olsun. Onun evladı, akrabası,
tanıdığı çok çalıştı da niçin kazanamadı diye geçiyor aklından, sanki karşısındaki doktor o zorlu yolları geçmeden gelip havadan doktor olmuş gibi. Belki de bu düşünceler zemin hazırlıyor sağlıkta şiddete. Eğer gerçekten bundan
dolayı ise bu sınava direk maruz kalmış gençlerimiz büyüyüp meslek sahibi olduklarında, hastalanıp hastaneye geldiklerinde emeğinin karşılığını alamadığını düşündüğü sistemin nefretini şimdikinden daha da “şiddet”li çıkarmayacak mı?

Sebebi nedir bilemiyoruz, anlayamıyoruz çünkü akıl alacak şey değil sağlık veren canlara gösterilen şiddet.  Sanki doktorlar vergi vermiyormuş gibi “Sen benim maaşımla çalışıyorsun, bana hizmet vermek zorundasın”  demek. Tüm ülke geneli bütün doktorların aynı anda sadece 1 saat bile çalışmayı bırakması durumunda ülkede oluşacak kaos ortamını düşünemeden hekimleri, sağlık çalışanlarını ömür boyu meslekten uzaklaştıracak kadar mesleğinden soğutmak…

Nedeni nedir bilemiyoruz… Tek temennimiz
Sağlıkta Şiddet Sona Ersin!!!

Betül AYARECİ
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi

Yorum bırakın