Tıp fakültesi serüvenleri serisi – 1

Tıp fakültesini kazanmak yeter gibi bir düşünüşe sahip binlerce kişi vardır belki de. Şu YGS-LYS bir bitsin, üniversiteye kapak atayım o zaman her şey tamam gibi bir fikir birçok öğrencinin dilinde olduğu gibi tıp fakültesi aday öğrencinin de diline pelesenk olabilir; ama işler ne yazık ki söylenildiği gibi değildir.

 Tıp fakültesinin en güzel zamanı okulun açıldığı ilk haftadır. Bu ilk hafta uyum süreci olarak nitelendirilir ve bu haftaya katılan tıp fakültesi öğrencisinin gözünü ufak bir pembe perde bürür. İlk haftadan sonra kollar biraz vücuttan ayrı şekilde kasıla kasıla sınıfa girilir ve birçok öğrencinin simasında profesörlük havasına bürünülmüş bir hava vardır. Ve bu hava sürekli devam edecekmiş gibi hareket edilir ta ki bazı derslerle tanışıncaya dek.
 Birçok fakültede geçerli olan bir sistem vardır. Komite adı verilen ders kurulu sınavları ilk başta çok güzel bir olguymuş gibi algılansa da işin iç yüzü biraz farklıdır. Komite sistemi tek bir sınavdan oluşan (pratik sınavlarının olmadığı durumlarda) ve çoktan seçmeli 100 sorunun sorulduğu bir sınav sistemidir ve bu sistemde boş bırakma gibi bir lüksünüz yoktur. Çünkü boş bırakılan sorular yanlış olarak değerlendirilir. İlk bakışta çok iyi bir sistem gibi görülen bu komite sisteminin asıl zorlukları, çok sayıda notun birikmesi ve baraj sisteminin uygulanması sonucu öğrencilerin çektiği sıkıntılardır. Yaklaşık 6 haftada bir yapılan (sınıftan sınıfa değişen bir zaman bu) komite sınavları için ortalama biriken not sayısı 50-60 tanedir ve her bir not da ortalama 10-20 arası bir sayfaya sahiptir. Yani yaklaşık 750-1000 sayfa okunur, ezberlenir, sınava girilir ve genellikle de sınav çıkışı unutulur. Diğer zorluğu ise uygulanan baraj sistemi. 
 Komite sisteminde sınavlar işlenilen derslerin sayısıyla orantılı olacak şekilde bir araya gelen sorular bütünlüğüyle oluşur. Mesela komitedeki ders sayısı 100 saat olsun ve bunun 66 ders saatini Tıbbi Biyokimya, 24 ders saatini Tıbbi Biyoloji, 6 ders saatini Biyoistatistik, 4 ders saatini de Histoloji oluştursun. Soru sayısı da ders sayısıyla orantılı olarak 66 soru Tıbbi Biyokimya, 24 soru Tıbbi Biyoloji, 6 soru Biyoistatistik, 4 soru da Histoloji olmak üzere oluşturulur. Baraj sistemi de soru dağılımını etkileyen dersin soru sayısının %50 sinin altında yapıldığı zaman devreye girer. Yani 66 soru Biyokimyada yarısına yani 33 doğru soruya kadar sıkıntı yokken, 33 sorunun altında yapılan doğrular ile soru sayısının yarısı arasındaki fark kadar öğrencinin doğru yaptığı soru sayısından düşürülür. Mesela biyokimyada siz 40 doğru yaparsanız 40 puan alırsınız; ama 20 doğru yaparsanız barajdan 13 soru eksik olduğundan 20-13=7 puan alırsınız. İşte bu baraj sistemi birçok tıp fakültesi öğrencisinin baş belasıdır.

Bu komite sisteminden haberdar olan veya olmayan birçok birinci sınıf öğrencisinin gönlünde yüksek puan alıp başka üniversiteye yatay geçiş sistemiyle geçiş yapmak vardır. Sınavlarda 85 ve üzeri alacağını düşünerek havasından hiçbir şey kaybetmeyen birinci sınıf öğrencisinin havası ilk komite sınavıyla suya düşer. Sınavdaki soruları dahi anlamakta zorluk çeken öğrenci neye uğradığını şaşırır. ÖSYM sınav sistemine alışan öğrencinin en başta yaşadığı sıkıntı soruları anlamak olacaktır. Mesela sorulan soru tiplerinden sadece biri ‘Aşağıdakilerden cevaplardan hangisi en doğru cevap olur’ şeklindeki soru tipidir. Ve bunun gibi birçok farklılık ile karşılaşır kendisini profesör addetmiş birinci sınıf öğrencisi. Sonuçlar belli olduğunda da ikinci büyük hüsranını yaşar. 85 ve üzeri bir puan almanın hayalini kuran öğrenci 60-65 gibi bir puan alarak hayallerini başka bir bahara saklar.

 Bu yazdıklarım her tıp fakültesi öğrencisi için geçerli değildir elbet. Ama birçok öğrenci için geçerlidir ve bunlardan birisi de ben olduğum için bu duygunun nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyorum 🙂 
Rakhaef KEFREN ( Dicle üniversitesi tıp fakültesi 5.sınıf öğrencisi )

Yorum bırakın